Döşemealtı’nın Kömürcüler Mahallesi’nde ürkütücü bir olay yaşandı.

Mahallenin camisinde yaşları 8 ila 15 arasında değişen çocuklara Kuran dersi verildiği söyleniyor.

Müslüman Türk çocuklarına bilmedikleri bir dilde Arapça öğretiliyor, daha doğrusu ezberletiliyor.

Ezberlemenin öğrenmek olmadığını sağır sultan da bilir..

Yani çocuklar papağan gibi Arapça ezberlemeye zorlanıyor..

Mesele aslında bu değil..

Bir gün caminin imamı, Y.Ü. isimli çocuktan papağan gibi ötmesini, yani bir sureyi ezbere okumasını ister.

Çocuk sureyi ezbere okuyamaz..

Sen misin Arapça sureyi ezbere okuyamayan..

İmam, çocuğa elindeki demir çubukla saldırır.

Yer misin, yememez misin..

Demir çubukla imamdan dayak yiyen çocuğun ailesi çılgına döner..

Soluğu Antalya İl Müftüsü Osman Artan’ın yanında alır..

Demir çubuklu dayak duyulunca, imamın başka çocukları da aynı şekilde demir çubukla dövdüğü ortaya çıkar..

Olay için soruşturma açıldığı bildiriliyor..

Soruşturmadan bir sonuç çıkmayacağı, demir çubuklu Kuran dersinin üzerinin örtüleceğini düşünmek yanlış olmayacak.

Ne imama, ne de müftüye bir şey olmayacağı aşikar.. 

Olayı sosyal medya aracılığıyla paylaşan Yılmaz Dikbaş’ın şu savları önemli :

“ Yalnız Antalya’nın Kömürcüler Mahallesi’ndeki Kuran kursundaki çocuklarımız değil,Anadolu’nun her köşesindeki Kuran kurslarında 8-15 yaşlarındaki çocuklarımızı hem –zihinsel tacize- uğrayacak, hem de demir çubuklarla, sopalarla dayak yiyip oturacaklar Ve çocuklarımızın ana babaları, bu vahşeti göre göre çocuklarını Arapça öten papağanlar olsun diye sözde Kuran kurslarına göndermeyi sürdürecekler”

Yılmaz Dikbaş, neden böyle olduğunu ve bundan sonra da olacağını şöyle anlatıyor :

“Anadolu Türkleri, 600 yıla yakın Osmanlı’nın baskısı, eziyetleri ve işkenceleri altında yaşadı, kıyımlara uğradı. Osmanlı’da fen bilimlerini öğreten okullar yoktu..Kuran’ın ezberletildiği Mahalle Mektepleri vardı. Bu mekteplerde imamlar, hocalar vardı. Başka seçeneği olmayan Türk babaları, çocuklarını bu mekteplere götürür, henüz ergenlik çağına ulaşmamış oğullarını hoca denen kişilere, -eti senin, kemiği benim- diyerek teslim ederlerdi. Yani- oğlumu Arapça öten papağan yapabilmen için istersen etini okşa, istersen kemiği kalıncaya kadar sopayla döv- derlerdi. Anadolu Türkleri, Ulu Önder Atatürk’ün devrimleriyle soluk aldı. Türkçe eğitim yapılan fen bilimleri öğreten ilkokullar, ortaokullar, liseler ve üniversiteler açıldı. Ancak 1950’den sonra Osmanlı şeriatçıları başlarını yavaş yavaş kaldırmaya başladı. Cumhuriyet devrimlerini korumakla sorumlu olan sivil-asker Atatürkçüler, günümüze kadar hızla yayılarak büyüyen Osmanlı şeriatçılığını sadece izlediler”

Pekala bundan sonra ne olacak ?

Antalya’da bu ürkütücü olaya kim nasıl tepki verecek ?

Kimler ayağa kalkıp, ülkeyi karanlığa sürüklemekte kararlı olan AKP ve ona her daim koltuk değneği olan MHP ve diğerlerine karşı nasıl bir tepki gösterecekler ?

İşte bu noktada ümitsiz olduğumuzu vurgulamak lazım..

Bir yandan Osmanlı hayali ile yanıp tutulan siyasal iktidar, diğer yandan ona en zor dönemlerinde destek veren MHP,  siyasi iktidarla kirli bir anlaşma yapan ve ülkeyi yangın yerine çeviren HDP varken işimizin çok zor olduğunu söylemek lazım..

Sadece dün 7 şehit verdik, geçici hükümetin başı erken seçimi gerçekleştirmek için uğraş veriyor..

En üzücü ola ise şehit haberlerinin kanıksanmaya başlanıyor olması..

Toplumun sanki üzerine ölü toprağı serpilmiş..

İnsanlar ölüyor, terör giderek tırmanıyor, ülkenin sahipleri sadece izliyor, izliyor..

Bizi böylesine etkisiz ve tepkisiz konuma getirenlere ve onlara çanak tutanlara milyonca kez lanet olsun..