Bir kardeşin ardından akan gözyaşları hiç kurumuyor Filistin topraklarında. Bir ana yüreği, her bomba sesinde darmadağın oluyor, evlatlarının çığlıklarını duyduğunda. Bir baba, yıkılan evinin enkazı altında kalan masumiyetin sesini hiçbir zaman unutamıyor.
İsrail-Filistin savaşı, adeta bir insanlık trajedisi gibi devam ediyor. Her patlama, her çığlık, her yıkılan ev, masum insanların yaşadığı acıyı daha da derinleştiriyor. Filistin topraklarında yaşayanlar, sadece evlerini, topraklarını değil, aynı zamanda hayatlarını da kaybediyorlar. Toprağına düşen her bomba, bir ailenin mutluluğunu, bir umudun sonunu simgeliyor.
Filistinli çocuklar, yaşamın acı gerçekleriyle çok erken yaşta yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Oyun parkları yerine enkaz yığınlarında oynuyorlar. Okul yerine bomba seslerini dinliyorlar. İnsanlık dışı koşullarda büyümeye mahkum ediliyorlar. Onların gözlerindeki umutsuzluk ve keder, yeryüzünde gördüğüm en acı manzaralardan biri.
Ve ne yazık ki, bu acıya sesini çıkaranlar, dünya devletlerinin sessizliğiyle karşılaşıyor. Uluslararası toplum, bu zulme dur demek yerine, kör ve sağır bir şekilde savaşın devamına izin veriyor. Masum insanlar, politik hesaplar ve çıkarlar uğruna feda ediliyor.
Filistinli kardeşlerimizin yaşadığı bu acı, sadece onların değil, tüm insanlığın utanç vesilesidir. Vicdanımızın sızladığı, yüreklerimizin dağlandığı bu günlerde, bir kez daha sesleniyorum: Bu zulme dur demek için hepimizin sesi olmalıyız. Çocuklarımızın gözlerine umutla bakabilmek için, Filistinli kardeşlerimize sahip çıkmalıyız. Onların acılarını dindirmek, insanlık adına bir görevdir. Ve unutmamalıyız ki, bir gün bu acıların son bulacağı, barışın ve adaletin hakim olacağı bir dünya mümkündür. Umudu kaybetmeden, mücadeleye devam etmeliyiz.