Şiddetin tırmandığı ülkemizin güzide kenti Antalya’da da durum hoş değil. Kadına, erkeğe, çocuğa, yaşlıya şiddet tırmanıyor. Ama en çok şiddetten nasibini alan kadınlar. Hem de maalesef çoğu zaman hayatlarını kaybediyorlar…


    Geçtiğimiz günlerde çok sevdiğim Sibel’i kaybettik. Eski eşinin katletmesi sonucu aramızdan ayrıldı. Ardından eski eş de canına kıydı ama ne fayda. İki can gitti, üç çocuk da unutamayacakları bir dramın içine düştü…


    Geçtiğimiz günlerde Alanya’da eşi Aslı Öztürk (36) için kayıp başvurusu yapan Mesut Öztürk'ün (29) kayıp başvurusunda bulunduğu eşini, çıkan tartışma sonrası boğarak öldürdüğü, daha sonra halıya sarıp, götürdüğü araziye iş makinesiyle gömdüğü ortaya çıktı…

    Dün de bir kadın, eski sevgisi tarafından önce darp edildi, sonra 2. kattan atıldı…


    Daha pek çok basına yansıyan ya da yansımayan şiddet haberi var. Üstelik sadece fiziki değil, ekonomik, sosyal pek çok şiddet türüyle karşı karşıya kadın…


    En acısı da olağanlaştırılmaya çalışılıyor. Ne olacak ama Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık da ‘şiddetin tolere edilebilir’ boyutta olduğunu söylemiyor mu?


    Hayır, kabul etmiyoruz...

    Ne kadına ne erkeğe hatta hiçbir canlıya şiddet kabul edilemez…

    Edilmemelidir…


    Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü önceki gün bu konuda çok güzel bir açıklama yaptı…


    “İstanbul Sözleşmesi’nden imza çektiğimiz şu günlerde hala şiddeti tanımlamaya yönelik laf kalabalığı olarak gördüğümüz bir sunum yapmış Sayın Aile Bakanı. Şiddet oranları için ‘tolere edilebilir’ demiş.  Sokaktaki çocuğun bile şiddet tanımını yapabildiği ve daha önce bunun gibi 2 komisyonun kurulduğu parlamentoda  çözüme yönelik bir komisyon değil gündem değişme olduğunu beklediğimiz için kendisinden başka bir  beklentimiz de yoktu zaten.


    Biz kurum olarak bu komisyona davet aldık ama yaptığımız işe olan saygımızdan kabul etmedik. Çünkü 10 yıldır bu iktidara yapılması gerekenleri anlatmış raporlaştırmış bir kurum olarak bizleri dinlemediğini bilerek tekrardan emek ve zamanımızı harcamak istemiyoruz. İktidarın kadın politikası siyaset çıkmazlarında. Bu sunuma baktığımızda göremediğimiz bazı detayları aşağıya çıkardık. Erken yaş evliliği için af konuşmayı ve TCK 103 tartışması bitirilmeli.


    Kadına şiddet konusunda en son 2015 yılında yapılmış araştırma yapılmış. Bu yüzden araştırma acilen yapılmalı. 2006 yılındaki önleyiciliği kapsayan 2006 başbakanlık genelgesi ruhuna geri dönülerek reçete uygulanmalı. İstanbul Sözleşmesi 1 Temmuz 2021 tarihine kadar geçerli ama bakan yok hükmünde görüyor. Sözleşmeyi görmeyen bakan da yok hükmündedir.

 

    ALO 183 hattını rölantiye alıp KADES üzerine yoğunlaşmak kadın yoksulluğunu görmezden gelmektir. Kadınlar ekmek almaya para bulamazken akıllı telefonları nereden bulacaklar? Kadın yoksulluğunu gidermek adına şiddet mağduru kadınlar için eylem yok bu sunumda. 


    Veri Bankası detaylı şekilde hayata geçmeli, veri analizleri ile önleyici tedbirler uygulanmalı. Sığınak sayısı arttırılmalı. Kurumsal kapasite güçlenmeli. Kadına Yönelik Şiddetin önlenmesi için hazırlanan Dördüncü Ulusal Eylem Planı BM CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi’ni dayanak olarak görmemektedir. 


    Dünyada kadına şiddet oranlarında Kenya’dan sonra gelmek ise çok ama çok acı. Bunlar konuşulmalıyken tolore etmeye takılmamızı istiyorlar. Biz istismar yapanların tutuksuz yargılandığı, kadın cinayetlerinin göz göre göre geldiği ve kadına şiddet mağdurlarının kolluktan geri dönmesini tolere edemeyiz.”