‘Spor, evrensel kültürün bir parçası, dünyada
dili, ırkı, dini farklı insanları birleştiren önemli bir vasıtadır. Ülke ve
dünya katkı sağlayan bir etkinliktir’
Kitaplar böyle yazıyor..
Türkiye ile birlikte
dünyada en çok izlenen spor branşı da futbol..
Bakınız kitaplarda futbol nasıl tarif ediliyor :
‘Futbol, tarihte ayak topu olarak doğmuş ve günümüzde
dünyanın en popüler sporu haline gelmiş futbolun anlamı, oynanışı, kuralları
olan bir spor dalı’
Pekala bizde öyle mi ?
Ne yazık ki öyle değil..
Sporu ve en çok izlenen
spor branşı olan futbolu da diğer pek çok alanda olduğu gibi kendimize
benzettik..
Özellikle futbolu öylesine
dejenere ettik ki şampiyonu, kupayı kimin vereceğini bile siyasal iktidar tayin
etmeye kalkıştı..
Türkiye’de futbol ‘ Belediyeler Ligi’ne dönüştürüldü..
‘Parayı verdiğime göre siyasetini de yaparım’ anlayışı
futbolun içine etti..
Yani spor, en çok
izleyicisi olan futbol siyasetin rant araçlarından birisi haline geldi..
Futbolu yöneten, ancak futbolun f’sinden
bile anlamayanlar, ‘Spora siyaset karıştıramayız’ derler, kendileri siyasetin
alasını yaparlar..
Sözüm Ankara’da ‘İzmir Marşı’nı söyleyen ve ‘Mustafa
Kemal’in Askerleriyiz’ sloganı atan taraftarlara yasak getiren Antalyaspor
yönetimine…
Arkadaşlar, atama ile
geldikleri Antalyaspor’u siyasal iktidarın bir şubesine döndürme gayretiyle
İzmir Marşı’nı ve Atatürk’ü sloganı bir siyasi partinin seçim malzemesi olarak
yorumlayarak, aslında Antalya’nın gururu
Antalyaspor’u siyasete alet ettiler..
Ağa babalarına yaranmak adına skandal bir açıklama
yapmakla kalmadılar, bazı taraftar gruplarını polisi de kullanarak tehdit
ettiler, iktidardan torpilli Başakşehir maçına Antalyalılar gelmesin diye
biletlerin bir bölümünün satışını yapmadılar, taraftar gruplarının maça giriş
kartlarını iptal ettiler..
Pekala amaçlarına
ulaştılar mı ?
Tersine iyice rezil
oldular, Antalyalılar, uzaktan kumandalı, belli merkezden yönetilen Antalyaspor
yönetimine en anlamlı cevabı vererek, 90 dakika İzmir Marşı’nı söylediler,
sesleri kısılana kadar ‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ sloganı attılar,
yönetimi de istifaya çağırdılar..
Antalyaspor’un yönetimindeki beyler yatıp
kalkıp,Başakşehir maçının Antalya’daki son lig maçı olduğuna dua etsinler..
Antalya’da bir maç daha
olsaydı, o skandal açıklamayı yapanlar, sokağa bile çıkamazlar, saklanacak
delik ararlardı..
Antalyaspor-Başakşehir
maçının teknik analizine gelince..
Antalyaspor, iyi başladı
maça..
Sol kanatta oynayan Jevtoviç, Brezilyalı Caicara’yı
koridor yaptı, biraz gol vuruşu becerisi olsaydı, Antalyaspor maçı ilk yarıda
koparabilirdi..
İlk 30 dakikadan sonra
maçta hava değişti..
İktidarın gözdesi şampiyon
adayı Başakşehir, Antalyaspor, çok kolay golleri atamayınca uyandı..
Uyandı da Başakşehir’in iki golü öncesindeki yanlış
toplar benim midemi bulandırdı..
Yekta Kurtuluş gibi deneyimli bir oyuncuya yakışmayan
hatalı pasların faturası çok ağır oldu..
Ben bu maçtaki bazı
pozisyonlardan çok rahatsız oldum..
Maçın FİFA kokartlı hakemi Ali Palabıyık’ı tanırım ve
beğenirim.
Ancak bu maçta hiç
beğenmedim, o da bazı hakemler gibi eyyam yapmaya başladı..
Sarı kart gösterdiği Antalyasporlu Maicon, 1 metre uzağında
kendisini alkışladı, ikinci sarı kartı gösterip, ihraç etme cesaretini
gösteremedi..
Emre Bölezoğlu, malum şeyleri yaptı, her türlü pisliği
sergiledi, Palabıyık, tıpkı kenarda olmadık rezilliği sergileyen, otoritesini
sarsan, hatta kendisine hakaret eden Başakşehir Teknik Direktörü Abdullah
Avcı’yı uyarma gereğini bile duymadı..
‘Tüpçü Başkan’dan korktu’ desem suç olur mu diye de düşündüm..
Dedim ya iyi ki son
maçtı..
Yoksa Antalyaspor yönetimi
de, Hakem Ali Palabıyık ta çok sıkıntı yaşarlardı..