Anladık Antalya bir
turizm kenti. Anladık her yıl sayısız turisti ağırlıyoruz. Her gereksinimlerini
düşünmek zorundayız onların. Ama sadece onların mı her gereksinimleri
düşünülecek? Bu ülkede, bu kentte düşünülecek, değerlendirilecek, değer
verilecek başkaları yok mu? İl dışından gelenler hariç, Antalya il sınırları
içinde (son sayıma göre) bir buçuk milyon insan var. Sadece kent nüfusu 600
binin üstünde. Bunlardan birisisiniz. Ülkenin eğitim durumu ortada. Bir ikinci
ya da üçüncü dili bilenler çoğunlukta değil, özellikle ilçeler, köyler bazında.
Suyu bol kentimizde su dökesiniz geldi, gezerken. Her camide vardır nasılsa
diye minare mi arayalım? Oysa işhanlarında da, kamuya açık yerlerde de çok
şükür epeyce yer var su dökülecek(!) hatta yollarda sokaklarda, bahçelerde
parklarda gözümüze gözümüze parlayan levhalarda da… Gelin görün ki her yerde
Water Closet’in kısaltılmışı WC var. İngilizceden ithal TOİLET var. TOİLETTE
var, Fransızcadan alınma. Biz TUVALET demiş çıkmışız. Bu dilleri bilmeyenlerin
çoğunlukta olduğu bir yerde çatla sıkıntıdan. OYSA Arapçadan ithal, boşluk
anlamındaki halâdan bozma HELÂ’YI biliyoruz. Yine Arapça’nın Kenefinden
değişime uğramış, kaba saydığımız, KENEF’İ biliyoruz. El suyu anlamındaki
(dinimizin etkisiyle kültürümüze girmiş abdesti biliyoruz. Abdest almak
biçimiyle namaz öncesi temizliğimizde geçiyor ayrıca. Bu sözcüğün Farsçadan
alınmış ‘hane’siyle birlikte ABDESTHANE biçimini biliyoruz. Hatta
Türkçeleştirmiş ABDESTLİK yapmışız. Anlamında ‘kalın bağırsakları boşalma işi
de yazılı MEMİŞHANE’Yİ biliyoruz, Arapça ‘memşa’dan hane’yle birleşerek
oluşmuş. BİR AYAKYOLU’NU bilmiyoruz; çünkü bu yerlerin Türkçe anlamlarından
biri bu. Biri de YÜZNUMARA’DIR, işareti çift sıfır. Kaldı ki helâ Batı’ya
bizden gitmiş. Van çevresinde yapılan arkeolojik kazlılarda Urartu’lara ait
Kalelerde ‘Alaturka Helâ’ların benzerlerine rastlanmış. Tarihi İ.Ö. 8.yy’de.
Fransa saraylarında 16.yy’de yoktu helâ. Krallar bir yerlere eder edeceğini,
üstüne de bir tüy dikermiş. Kuruduktan sonra pencerelerden paraşüt gibi
fırlatılıp atılırmış o şey(!) İNSAN işyerlerinin, lokantaların, otellerin
çoktan Türkçeden uzaklaşmış adlarını bilmese de olur diyelim, istemeye
istemeye. Ama AYAKYOLU’NU görmeli, bilmeliyiz. İşareti çift sıfır olan
YÜZNUMARA’YI görmeli bilmeliyiz. O zorunlu gereksinimi daha kolay gidermeli,
derinden bir “Ohh!..” çekmeliyiz. Çanakkale Bozcaada’da bir lokantanın
yüznumarasının kapısında sadece OHH yazıyordu. Onu anımsadım şimdi. GÖREVE
çağıralım mı yetkilileri? Türkçeleştirmesinler mi o isimleri?..