Daima söylüyoruz; ülkemizin ve 85 milyonun hayrına olan her türlü yatırımın Destekçisiyiz. Hesaba, kitaba dayalı, ilimin bilimin ışığında yapılan her türlü İcraat başımızın tacıdır.
Alkışlarız, "helal olsun bravo" deriz. Buna inanın. Ancak, birilerinin çıkarı için, yerelde birileriyle iş birliği içinde olup, ülke coğrafyamızın topraklarını, halkın da iradesine müracaat etmeden, tartışılan izin ve ruhsatlarların arkasına sığınarak, yahut kaçak olarak dağlarımızı, taşlarımızı derelerimizi, vadilerimizi oyuk oyuk oyarak bu ülkeye ve insanımıza, kısa orta ve uzun dönemli olarak zarar veren; telafisi mümkün olmayan Hasarlara neden olmak, ekonomik ve ekolojik zararlar yaratmak, insan Hayatına olağanca zarar veren kimyasallar kullanılarak ekosistemi çökerten, gerektiğinde sellere, erozyona neden olan, zaman içinde kuraklık ve iklim Sorununu tetikleyen, tarımsal faaliyetleri sonlandıran, sekonder manada insanımızın ekonomik çöküşünü de beraberinde getiren her Türlü yatırımın ve hukuk dışı uygulamaların kesinlikle karşısında durulmalıdır.
Yağış rejiminin denge çubuğu olan; doğal manada oksijen fabrikaları niteliğinde olup sellerin ve erozyonun fren gücü olan, biyolojik çeşitliliklerimizin vahşi yaşamın, eko kliması olan ormanlarımızın şu veya bu şekilde, insan müdahalesiyle kesilip yok edilmesini asla ve asla mazur göremeyiz. Kanada orman yasasına göre ormandan 50 cm. Uzunluğunda bile bir dal kesen Kişiye elli bin lira ceza verilirken, aynı kanada şirketleri benim kaz dağlarımda ülke coğrafyamın her hangi bir yerinde ormanları tıraşlayıp yok ediyor Altın, gümüş, bakır gibi madenleri alıp götürmek için siyanür asidi gibi öldürücü Kimyasalları kullanarak yer altı ve yer üstü su kaynaklarımızı zehirlemekten de asla çekinmiyor. O kendi çıkarına bakıyor. Bu vahim olaylar karşısında Türk Halkı el ele vererek memleketini, toprağını, ormanını, doğasını, yaşamını, nesillerin geleceğini, istikbalini ve ekmeğini savunma derdine düşüyor ama bu
Defa da suç işlemiş gibi bir muameleyle karşılaşıyor.
Elbette ülkemizin müspet yönde bekasına, stratejik mahiyetteki duruşuna her Alanda ülkemizin sürdülebilir anlamda çok yönlü kalkınma modellerinin yaratılmasına sosyolojik ve psikolojik değerlerine hep birlikte sahip çıkarak, Devlet büyüklerimizin de sıkça terennüm ettirdikleri gibi, "yerli ve milli" kıymetlerimizin savunucuları olarak kendimizi tanımlamalıyız, haddimizi de bilmeliyiz.
Memleket ve insan sevgisi, bol keseden palavralar savurmakla olmuyor. Yediden yetmişe insan hakkı ve hukukuna sahip çıkmakla, dürüst ve ilkeli birer vatandaş olmakla, bir dikili ağacını bile korumakla, her türlü siyasi düşünceler bakımından da, karşılıklı olarak insan olduğumuzu hatırlayarak gerek toplumsal barışı, gerek iş iş barışını, tümünü tesis ederek, nesillerimiz için huzur, güven ve barış köprüleri kurup onlara emanet etmek ve onlara örnek
Olmak suretiyle vatan ve millet sevgisinden söz edebiliriz.