VAHŞİ KITA
Bekir Bülend Özsoy
KARDEŞİNE KARDEŞ DİYEMEYEN..
1945 kışı yaklaşırken, Polonyalılar hem Ukrayna ve hem de Rusya ile papaz halindeydiler.
Macarlar- Sırplarla ve Romenlerle,
Sırplar komşusu olan hemen herkesle,
Yunan birbirleriyle,
Bulgarlar, Romenlerle,
İtalyanlar, Sırplar ve faşist artığı çetelerle,
Fransa'da komünistler, De Gaulle yanlısı Cumhuriyetçilerle
Kapışma halindeydiler.
Gelin şimdi bazı gerçeklere bakalım;
Sonra da Avrupa kıtasının 2. Dünya Savaşı'ndan sonra yaşadığı dehşetli günleri hatırlatmaya çalışalım.
Savaştan hemen sonra on milyonlarca insan mağdur olmuştu. Tüm kıtada şiddet görmeyen yoktu. Milyonlarcası eski hesaplar adına yer değiştirmişti, evsiz, işsiz kalmıştı. Daha beteri vardı her türlü ahlak değeri ‘ sıfırlanmıştı’. Ortada ne hükümet, ne din, ne otorite, ne dil, hiçbir şey kalmamıştı . Beethoven’in Descartes’ın, Galile’nin Avrupa’sında her şey bir lokma ekmeğe satılır olmuştu. Yalnızca Almanya da 2 milyon her yaştan(8-80) kadına tecavüz edilmişti. Fahişelik ve yanı sıra cinsel hastalıklar tavan yapmıştı.
Kısaca cehennem yer yüzüne inmişti !
Üstelik Ruslar bu işgal hakkını 1939 da Hitler ile yaptıkları anlaşmaya dayandırıyordu.
Polonya’nın iki köklü kurumunun içine edecekti.
Kilise ve Ordu…
Papazlar zaten oldum olası sıkıyı görünce pısıp kalırlardı. Ama ciheti askeriye için aynı şey zor söylenirdi.
Polonya’nın asil sınıfından gelme subaylar, gösterişli üniformaları içinde caka satarlardı. Ama Almanlar bir yandan, Stalin bir yandan dalıverince Polonya ordusu bir ay içinde çökmüştü. Stalin, ülkenin bel kemiğini kırmak için bundan daha iyi bir fırsat bulamazdı. 20 bin Polonyalı asker –akademisyen-entel-dantel ne varsa öldürtmüştü. Polonya ordusunun bir kısmı İngilizlere sığınmıştı (Macaristan-Romanya- Türkiye üzerinden bu günkü Irak’a kaçmışlar ve oradan da Kuzey Afrika'daki İngiliz ordusunun emrine girmişlerdi.) Ana vatanlarını 1945'ten önce göremeyeceklerdi, gördüklerinde ise tanıyamayacaklardı. Zaten bu fırsat da onlara verilmeyecekti artık fiilen Stalin yandaşı komünistlerin elinde olan Polonya devleti onlara kapıyı gösterecekti. Kalmak isteyenleri ise ölüm bekliyordu.. Stalin, Ukrayna ile Polonya arasında kafasına göre bir sınır çizmişti. Her iki ülke de buna kayıtsız şartsız riayet edeceklerdi. Polonya ordusu içinde bazı gerilla üniteleri bu uygulamaya karşı çıkmışlar ve 50'li yıllara kadar başarısızlığa mahkum olan silahlı mücadeleye devam etmişlerdi.
Stalin’in aklında bir çözüm vardı; Hitler Polonya sınırları içindeki Alman azınlığı bahane edip savaş çıkarmamış mıydı?
El-cevap: Çıkartmıştı!
O zaman Polonya'da bir tek Alman bile bırakılmamalıydı.
Silezya bölgesinde yüzlerce yıldan bu yana yaşayan Alman nüfus 3'er 5'er saatlik mühletlerle evlerini boşaltacaklar ve derhal geri döneceklerdi. Onların evleri en az 4 asırdan beri Silezya idi. Oradaki kömür madenlerini onlar açmış, onlar işletmişti. Polonya devletine vergi ödemişler, askerlik yapmışlardı.
Ama çare yoktu, gideceklerdi….
Bin bir müşkül ve zulüm altında çoluk-çocuk yüz binlerce insan Avrupa’nın yaşadığı en çetin kış günlerinde yollara dökülmüştü. Binlercesi donarak ölecekti, 8-80 yaş arası tecavüze uğramayan kadın yoktu.
Yaşlı kıta, vahşi kıta halini almaya başlamıştı.
Yazımızın başlığındaki ata sözünü bitirelim:
Televizyona çıkıp liste falan yayınlayacağınıza şu söze kulak verin..
Yorumlar