Aykırılık ruhumuzda var. Herkes siyasette yol arkadaşı olan Muhittin Böcek’in yanında sanıyor Ayhan Abay’ı, kendisi de olaya ben gibi bakıyor. “Fiziki birliktelik değil, gönül birlikteliği” üzerinden yaklaşıyor. Vuruyoruz yola, istikamet Gödene Yaylası.

 

Korona Virüs yayılmadan önce, tüm Dünya’yı saran sosyal medya akımından biz de nasiplenmiştik. Güzel manzaralı yüksek bir yerde kendi fotoğrafını çekme hastalığı. Tıpkı tanınmış bir siyasi, dizi oyuncusu hatta internet fenomeniyle fotoğraf çektirme hastalığı gibi.

Kendimi bu yaklaşımın içinde buldum bir an. Kumluca’da İlyas Değirmenci kardeşim var. 2004 yılında tanışmıştık, pırıl pırıl bi adam. Telsiz hobisi var, verici kuruyorum ayağına sık sık dağ başlarından görsel paylaşır. Geçtiğimiz günlerde Gödene Yaylası’ndan bir kulübe fotoğrafı paylaştı.  “Sonbahar düşerdi damlarımıza” modunda bir fotoğraf.


Sosyal medyada epey ilgi gördü. Baktım bizim Ayhan Abay da girmiş topa. Oradaki birine; “Nizamettin Özmen’i de alıp geliyorum yazmış iyi mi? Davete icabet gerek ama, zaten 2 yıldır bi kaçamamışız Çandır Vadisi’ne. “Hadi” dedi, sırt çantamı alıp çıktım evden.

Geçmişte Çandır Vadisi’nde bir sonbahar portfolyo çalışmamız olmuştu. Biz Abay’ın kulübesinde kışı yaşayacaktık ama olmadı. Yine Abay ile geçmişte ziyaret ettiğimiz ama sizlerle buluşturamadığımız Gödene fotoğrafları vardı. Onlar eskidi gari.




Aykırılık ruhumuzda var. Herkes siyasette yol arkadaşı olan Muhittin Böcek’in yanında sanıyor Ayhan Abay’ı, kendisi de olaya ben gibi bakıyor. “Fiziki birliktelik değil, gönül birlikteliği” üzerinden yaklaşıyor.

Masmavi gökyüzü, bembeyaz bulutlar, ağır ağır Toroslara tırmanan aracın önündeki yolun sağımda solunda mis kokulu Sedir ağaçları. Hatta zirvelerde biraz kar. Ve bir şiir döküldü masalcının diline “Seni sevmek Antalya” diyen kendi dizeleri. Yazın serinliğinde değil, savrulurken esrik yapraklar kasımda. Meğer seni sevmek…Sevgiden çok öteymiş. Dünyayı değil, hayatı sevmekmiş Antalya.” Sonra kulağına bir aykırı ses geldi uzaklardan… “Sonbahar düşerdi damlarımıza, biz durmadan sevişirdik” diyordu Ahmet Kaya…

Toplamda 5 saatlik bir tur. Hava oldukça kapalı, hatta dönerken yağmur başlamıştı. Ama kesinlikle güzeldi.

Bu arada fotoğraflara bakıp. “Ohooo.. Adam Keyf yapıyor. Dağda bayırda vuruyor rakının dibine”  filan diye düşünen arkadaşlara bur’dan selam yolluyorum. O benim tarzım değil.

 

 

Seni sevmek Antalya

Seni sevmek güneşi sevmekmiş şubatta.

Karı uzakta görmekmiş, Saklı’da, Tahtalı’da.

Kevser ırmağında yüzmekmiş Akdeniz’in mavisindeki her kulaçta.

Çıralı’da binlerce yıllık ateşte yüreğini ısıtmak mesela.

Yağmuru sevmekmiş biraz seni sevmek,

“Kadıkaçıran” olmasa da bir bahar sağanağında.

Meğer bulutları sevmekmiş seni sevmek...

Tarihi sevmekmiş biraz balık hafızası zamanda.

Üçkapılar’da Hadrianus’la selamlaşmak mesela…

Anlamaya çalışmakmış bir şairin dizelerinde edebiyatı.

Hani nasıl demiş Şair Tanpınar:

“Başımızın üstünde bir bulutun güneşe asılmış gölgesi,

Gün bitmeden başladı içimizde yarınsız insanların gecesi.”

Hatta; Yarin saçı bilmekmiş o bulutu (dokunamasak ta..)

Seni sevmek rüzgârı sevmekmiş,

Yazın serinliğinde değil, savrulurken esrik yapraklar kasımda.

Meğer seni sevmek…

Sevgiden çok öteymiş.

Dünyayı değil, hayatı sevmekmiş Antalya.

20.02. 2016