Çok üzgünüm ki bir çok siyasi, siyaseten önünü görmüyor!..
Kapitalizmin yenice palazlanmaya başladığı dönemlerde (1800'lerin ortası),
başta Büyük Britanya, Almanya gibi sanayileşen ülkelerin iki temel kaygıları
oluştu:
İlki, sanayinin kullanacağı, işleyeceği ham maddeler, İkincisi de, üretilen bu
sanayi ürünlerine yeni pazarlar.
O yıllarda yanıtı aranan bu iki sorunun, enteresan bir yanıtı vardı, o da
Osmanlı toprakları; yani orta Doğu idi.. Her ne kadar gerileme dönemine
girmiş, değişen dünyayı çok sonraları okumaya başlamış, bir çok teknolojiyi
zamanında yakalayamamış olsa da, Osmanlıyı öyle hemen yok etmek, parçalamak
mümkün değil idi. Bu Osmanlının stratejik konumu gereği, zayıflamış olsa
da kendi gücünden çok bölge ki Ülkelerin biri birleri ile olan çıkar çatışmalarından
kaynaklanıyordu.
Almanya'nın çıkarı, İngiltere, Rusya'ya, ya da bir diğerinin çıkarı diğerlerine
uygun düşmüyordu. Bu da stratejik konumu gereği Osmanlı
Devleti/İmparatorluğunun işine geliyordu.
Almanlar, Sarayına diğer Devletlerden önce sızdıkları için, Bağdat Demir Yolu
projesi ile herkesten bir adım öte gitmişlerdi. Çarlık Rusya'sı, kendi sosyal
değişimleri için, içiniçin kaynıyordu. (1917 Devrimi öncesi) Sanayi
devrimine, 18'inci YY.'da öncülük eden Büyük Britanya'nın bu süreçlerin dışında
kalması beklenemezdi. Balkanlar, dönemin yeni ideolojisi Milliyetçilik akımları
ile parçalanacak ve yeni devletçikler kurdurulacak;
Bavul dolusu dolar ve sterlin ile yöresel Arap giysileri içinde imam rolünde, asker/
diplomat / ajan Thomas Edward Lawrance aracılığı ile de Orta Doğu ve
Filistin'de Araplar, Osmanlı aleyhine kışkırtılacak; Zengin petrol yataklarına
sahip Osmanlıyı bu gölgede parçalayacak ve emirlerinde ki Arap şeylerine
kurduracakları kukla devletleri sömürecekler idi.
Nitekim de sonuç böyle olmuştur.
Sanayi devriminden sonra dünya iki DÜNYA SAVAŞI,
yaşamıştır. Bir diğer değiş ile dünya çapında iki Paylaşım savaşı yaşanmıştır.
Bir yenisi de bu günler, ateş, barut ve kan kokuları burnumuzun direğini sızlata
sızlata yaşanmaktadır.
Birinci ve İkinci paylaşım savaşlarında dilediği payı alamayan ABD, Büyük
Ortadoğu Projesi (BOP) dediği ve Saddam'a Kuveyt'i işgal ettirerek başlattığı
savaş sürecini sürdürmektedir.
Öyle görünüyor ki, Orta Doğudan değişik etnik unsurlardan Guatanamo Askeri
Üssüne toplayıp, götürüp, eğittiği asker/ajan yaptığı kişiler aracılığı ile bu
savaşı sürdürmektedir.
Bu aynı zamanda da ülkemizi de çok yakından ilgilendirmektedir.
Ne yazıktır ki, İktidarı elinde bulunduran
Cumhurbaşkanı / AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, etkilendiği Müslüman
Kardeşler lideri, devrik Mısır Cumhurbaşkanı Mursi'nin yolundan gidercesine
yaptığı hamleler ile gittikçe toplumsal ittifaklarını ve müttefikleri
kaybettiğini görerek, sonucu tehlikeli olabilecek süreçlerin içine girmekte;
Muhalefet partileri de, kaybettikleri yönetsel gücü kazanmak için yaptıkları
iktidar mücadelesi içinde; tarafların ortak bir paydada buluşma zemini gittikçe
azalmaktadır
Özellikle sayın Erdoğan'ın, hem Cumhurbaşkanı olarak
temsil etmesi gereken ülkenin, milletin birlik ve beraberliği, hem de Ak Parti
Genel başkanı olarak siyasi temsiliyeti gereği sorumluluğu, muhalefetten çok
daha büyüktür.
Bu süreç, aklı selim bir şekilde, ülkenin tüm
kesimlerinin görüşleri alınarak, devletin değiştirilmeye çalışılan temel
değerleri korunarak gerçekleştirilmezse,
Sorun sanıldığından da büyük olacaktır!..
Dilerim ki,
"tarih tekerrürden ibaret olmaz!.."