Halk arasında pek yaygın mıdır bilmem ama bir yerlerden duymuştum; belki de
siyaset ilgimin arttığı çocukluk yıllarımda, Anam/Babam da söylemiş olur.
-"Siyasetçinin parası pul, karısı dul olur" diye.
Antalya'nın yılbaşı yoğunluğundan sıkılan, araştırmacı, turizm rehberi, yazar
gibi birçok hüneri olan, hatta CHP'den değişik dönemlerde milletvekili aday
adayı da olan bir ağabeyimiz, Denizli-Babadağı gezmeye gitmeye karar verir.
Eşi ile birlikte yılın son günü üç-dört saatlik bir yolculuktan sonra
otellerine yerleşirler. Binalara rengarenk boyanan bu şirin ilçe, tarım arazisi
olmadığından yıllardan buya dokumacılık ile geçimini sağlamaktadır.
Özellikle 1990'lı yıllarda tekstilde görülen gelişmeler, bu şirin ilçede de çok
gelişmiş dünya çapında bir dokuma merkezi haline gelmiştir. Yöresel yemekleri
ile de pek meşhur olmuştur
Dağ, tepe sokak aralarında ünlü pideciye gitmek için otelden çıkarlar ama o da
ne, merdivenler, kaldırımlar başlı başına engeller ile dolu. Yapacak da bir şey
yok. Dağ başında kurulan Babadağ'da da bu kadarı oluyor.
Tam pideciye girmek için merdivenler tırmanılır, merdivenlerden midir, bir
anlık boşluktan mıdır, ağabeyimizin ayağı kayar ve düşer. Acilen hastaneye
kaldırılsa da, artık olan olmuş, kol kırılmıştır.
Her ne kadar ilk ve gerekli müdahaleler yapılsa da, daha ciddi bir sağlık
kuruluşuna ihtiyaç vardır.
Gelinen o kadar yoldan geri dönülür.
Yılbaşı kutlama proğramları yerine hastane koridorlarında sabahlanır.
Derken tedaviler sürer, kola platin çakılır, dikişler yapılır ve ev yollanır.
Kazanın ve tedavisinin üstünden iki, üç dört gün geçer, kimseye haber edilmez.
"Kol kırılır, yen içinde kalır" denilir.
Bir yanda da eş, dost akrabalara da haber edilmez. Çünkü Antalya'da
hassas bir durum vardır.
CHP il Başkanlığı seçimleri için yarış kıyasıya sürmektedir.
Kardeş de il başkanı aday adayıdır. Her ne kadar resmi bir açıklama yapılmamış
olsa da, hedef bellidir.
Kardeşe de haber edilmez. Aradan bir hafta geçer. O pazardan bu pazara köprülerin
altından çok sular akar.
Kulis, görüşmeler, al gülüm ver gülümler, liste pazarlıkları derken, kardeşin
birisinin kolu kırık,
Diğeri de ha bire sabahlara kadar seçim kulisi içinde.
Ancak, düşünülenler, konuşulanlar olmaz. Aylarca, yıllarca verilen siyasi
mücadele birden gönül kırıklıklarına, burukluklarına bırakır yerini. Ve adaylık
açıklaması yapmadan, yarıştan çekilir.
Artık seçim olmuş, yarışanlar arasında "delegeler" tercihlerini
yapmışlar ve Adaylardan Ahmet Kumbul'u il başkanı seçmişlerdir.
Pazar, pazartesiye evrilir, güneş Antalya'da yeniden parlamaya başlar.
Yılbaşında kutlama için acık verilmeden yapılan telefon konuşmasına açılık
getirilir ve olay, il başkanı adayı olay kardeşe itiraf edilir.
Geçen pazar ayın 31'inde yılbaşı öncesi Ağabeyin Babadağ'da düştü ve bileğini
kırdı. Şimdi iyi kolunda platin ile dinleniyor.
Kardeş de, eşi de şokta.
Bir partilinin beş göbek öteden bir tanıdığının ayağına taş değse, geçmiş olsun
diye iki gün yol giderken, kardeşinin o kadar acısından, kırıklarından haberin
olmuyor. Ne acı bir durum.
Tuncay ve Günay gelen telefondan
sonra, giyindikleri gibi soluğu doğru Ağabey Giray'ın evinde alırlar.
Yolda Tuncay, Eşi Günay'a hiç bir
şey söylemese de, içinden Zülfü'nü o ünlü şarkını mırıldanarak kahrolur.
"Susarlar sesini boğmak
isterler
Yarımdır kırırtırsırça yüreğin
Çığlık çığlığa geceler
Kardeşin duymaz eloğlu duyar
Çoğalır engeller yürür
gidersin
Yüreğin taşıyıp götürür seni
Nice selden sonra kumdan ötede
Kardeşin duymaz eloğlu duyar
Yıkılma
bunları gördüğün zaman
Umudu kesip de incinme sakin
Aç yüreğini bir merhabaya
Kardeşin duymaz Eloğlu duyar !.."