Şiddet değil, sevgi dili egemen olmalı yaşama. Ancak ne var ki aile hayatından sosyal yaşama, ekonomik ve siyasal arenaya kadar her yerde zaman zaman şiddet giriyor ilişkilere. Her zaman fiziksel şiddet olmuyor ama sözel şiddet de yüksek oranda ilişkilerde hakim. Çünkü toplumsal ruh sağlığımızı bozan bir siyasal iklim vardı, son dönemde. Ama o iklim de değişiyor…
Değişmek zorundaydı da…
Yöneticilerin baskı, tehdit ve sindirmesiyle ruh sağlığı olumsuz etkilenen toplumun verdiği 31 Mart’taki tepki de sevgi ve hoş görü dili de önemliydi. Adeta sinirleri alınmış adayların, kendilerine yönelik saldırılara gülüp geçmesi, herkesi kucaklaması mühimdi…
Herkesten ve tüm yönetimlerden beklenen odur. Yapılması gereken de budur…
Gerek merkezi idare gerek yerel yöneticiler eşit ve adil hizmeti herkese götürmek, sunmak durumunda…
Umuyorum 31 Mart’la birlikte yeni bir dönem tüm siyasileri de etkiler…
Kamu görevlilerinin, siyasal iktidarın değil kamunun görevlisi olduğu gerçeği hayat bulur…
Gazetecinin görevinin
halkı doğru bilgilendirmek olduğuna kanaat getirilir…
Demokrasinin ve
hukukun herkese lazım olduğu benimsenir…
İnsan haklarına saygı
duyulur, korunur…
Anayasal haklar kağıt
üzerinde kalmaz…
Yoksa durum vahim…
Bakın trafikte sürücü; yaya ya da başka sürücüye şiddet
uyguluyor…
Öğretmen, öğrenciyi; öğrenci, öğretmenini darp ediyor…
Hatta maalesef öldürüyor…
Hasta ya da yakını doktoru darp ediyor…
Veya tam tersi...
Şiddetin her türlüsüne her zaman karşı olup tepki göstermek
durumundayız…
Bir aile hekimi ve öğretmene uygulanan şiddet dolayısıyla
ülke genelinde başlatılan eylemleri destekliyor, tüm şiddet olaylarını her
mecrada kınıyorum…
Şiddetin bahanesi olmaz…