Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada epeyce dolanan Uzungöl fotoğrafı da bizi Beyşehir’e götürdü ve bu masala konu etti. Kimbilir? Ama bildiğimiz bir gerçek var, bunun adı “hizmet” değil. “Çevreyi korumak” değil. Burada yapılan çalışma, bölgedeki ekolojik dokuyu etkileyecek farkında mısınız?

 

 

Olympos’a demir attık ya, artık ailemiz kadar Kadir Kaya’nın da yeri var hayatımızda. Bizi bu kadar bir arada tutan da “hadi gidiyoruz” dediğinde sadece çantamı omuzlamam belki.

 

GÜNİÇİ’NE TUTSAK GÖL FOTOĞRAFLARI

Neyse, biz Beyşehir’e, masalımıza dönelim. Bu kaçış yeni değil. Geçtiğimiz yıldı. Kadir Kaya ile birlikte sadece sabahtan akşama kadar süren bir ziyaret. O yüzden dir ki ne gündoğumu fotoğrafı var, ne günbatımı. Güniçi yansımalarıyla idare ediyoruz.

Beyşehşir’in sosyal medyadaki gözü hakkı Kırşan abimiz ayağımızın tozu ile bizi bir seyir tepesine götürüyor. Göl manzarası güzel ama günbatımını istiyor objektif.

 

TÜRKİYE’NİN İLK SULAMA PROJESİ TAŞKÖPRÜ

İkinci durağımız meşhur Taş Köprü manzaralı çay molası. Hakkı abimiz Belediye Başkan Yardımcısı olarak görev yaparken yazdırdığı kitabeyi gösteriyor: “Konya valisi Avlonyalı Ferit Paşa’nın sadrazam olmasından sonra 1907’de Anadolu – Osmanlı Demiryolu Ortaklığı’na ihale edilerek 1908 – 1914 yılları arasında, yapımı tamamlanan Taş Köprü; regülatör baraj sistemi olarak yapılmış. Taş Köprü’nün uzunluğu 40.70 metre, eni ise 6.35 metredir. Anıtsal güzelliği bulunan köprü, Osmanlı Devleti’nin kurduğu “ilk sulama projesi”dir. Beyşehir Gölü’nden beslenen Konya Ovası’nı sulayan Çarşamba Suyu’nun kapaklarını ihtiva etmektedir.” Abi Almanlar mı yapmıştı? orayı unuttum. 

 

BEYŞEHİR UZUNGÖL OLUYOR AMA…

Oradan Nedim ile ben göl kıyısına iniyoruz. Kilometrelerce kıyı şeridi (abarttım mı) hummalı bir çalışma var. Göl kıyısındaki balçık alana beton istinat duvarı çekiliyor. Nedim kardeşime sordum, “abi gölün kıyısını komple betonla çeviriyorlar” dedi.

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada epeyce dolanan Uzungöl fotoğrafı da bizi Beyşehir’e götürdü ve bu masala konu etti. Kimbilir? Ama bildiğimiz bir gerçek var, bunun adı “hizmet” değil. “Çevreyi korumak” değil. Burada yapılan çalışma, bölgedeki ekolojik dokuyu etkileyecek farkında mısınız?

 

KEKLİK SESİ EŞLİĞİNDE TAVŞAN KANI ÇAY

Beyşehir Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi Başkanı Bahattin Kırcan’ın bahçeevine geçiyoruz daha sonra. Keklik sesi eşliğinde, deli kırmızı sarmaşık güllerin gölgesinde tavşan kanı çayımızı yudumlarken ev sahibimiz “bi gece kalsaydınız” diyor ama yok, bu sefer böyle, nasip bi dahaki sefere. Antalya Beyşehir arasında bir gönül bağı kuruldu. Hergün sosyal medyada paylaştığı fotoğraflarla bizi ilçenin güzelliklerine ulaştıran Hakkı abim tahrik ediyor. “Kalsaydın buraya da giderdik” diye çok özel fotoğraflar paylaşıyor benimle.

Kimbilir?

Şimdi gelin bu nadide ilçenin tarihine göz atalım. “Bey” adını alış hikayesi mesela..

 

TARİH Mİ?

 

Muhtemelen Beyşehir ve çevresinin tarihi M.Ö 7000’li yıllara kadar uzanmaktadır. Beyşehir, antik dönemde Pisidia’da içinde “Karallia” olarak bilinirdi. Daha sonra harap olan Karallia, “Viranşehir” adını almış. Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad devrinde, muhtemelen çoğunluğunu Üçoklar’ın oluşturduğu Türkmenler tarafından yeniden kurulmuş. Eşrefoğulları’nın hakim olduğu dönemden itibaren Viranşehir’in adı “Süleymanşehir” olmuştur. Beyliğin merkezi olmasından dolayı geçen zamanla beraber “Beyin Şehri” olarak anılır olmuş. Zamanla “Beyşehir” olmuş.