Bir zamanlar bir lastik firmasının reklamı vardı "kontrolsüz güç, güç değildir!.." diye. Bu günler her şey serbest. Ne söylerseniz, ister sıradan insan olun, ister profesör, ister devletin en etkili ve yetkilisi, fark etmiyor; ne söylerseniz kabul. Ne "Ya hu ne diyorsun?" diyen var; ne de bunu söyleyeceklerin, söylenenlerin doğru ya da yanlışlığından haberi, bilgisi var. YAŞASIN CEHALET.
--İnanılır gibi değil ama, bu gün bile durum hala bu. 
-Örnek: Adnan Menderes idam edildi mi? -Edildi. 
İdam yanlış mı? yanlış. Karşı mısın ?. Evet. 
--Menderesin devrinde neler oldu da, ihtilal oldu, kaç kişi idam edildi. Neden idam edildi;
--Emperyal ABD çıkarları için Kore de niçin 271 canımızı şehit verdik?
--Dar günümüzde hep düşmanımızın yanında, bizim karşımızda olan, NATO'ya niçin girdik? 
--Marşall yardımı ile bedava gelen iki torba süt tozunun bu ülkeye maliyeti ne oldu?
--Her mahallede yarattığımız zenginler bu gün nerede?, Yararı ne oldu?
--say say bitmeyen sorular ama karşılığı yok!..
Çünkü sorgulamıyor, sormuyoruz. Çıkarı olanların çıkarına uygun söylemlerini bu gün bile alkışlamaya devam ediyoruz. 
-Soruyu en olmadık yerinden soruyoruz ve hiç bir işe yaramıyor.

--15.Temmuz'da bir kalkışma, darbe girişim oldu, o kadar canımızı şehit verdik, fizyolojik , psikolojik hasarlıları sormayın gitsin. Maddi kayıp ve hasarlar devletin kasasından telafi ediliyor ve bedelini sen , ben ödüyoruz. Ama bakıyorum, sanki sokaktaki insan ile hiç bir ilişkisi yokmuş gibi. 
--Hala, girişimin bir numarası kim?, Kime karşı niçin yapıldı? Siyasi ve uluslararası ilişik ve ayakları ne kimler? Bilen gören yok.
--Ver mehteri, ver mehteri gazı ile gidiyoruz.

--Ne sorması gerekenler doğru soruyu tek tük kişiler hariç soruyor, ne de bu gün bir işe yaramayacak ise de, TARİHE BİR NOT DÜŞSÜN DİYE iki kelam ediyor. Havanda su dövmeye devam. Üç beş düzgün insanın nafile konuşma ve çabaları da, bu kaos ortamında güme gidiyor.

--Ülke olarak, insanlar olarak ne gücümüzün farkındayız!.. Ne de doğru sorular sorabiliyoruz hala!.. Ne işe yaradığı tartışılır bir dizi iş, eylem ve söylem ile anlamsız bir ağız dalaşı yaparak günü kurtarma derdindeyiz!..

--Ya olanalar?
--Ya ölenler?
--Ya çalınan hayatlar, mallar, mülkler, paralar!..

Ama herkes konuşuyor.

-Herkesin bir gücü var; doğru. 
-Bu güce hepimiz bir kıyısından köşesinden destek veriyor;
-Dişimizi sıkıyor, acıyı çekiyor ve sesimizi de çıkarmıyoruz; doğru.

BALIK HAFIZAMIZ İLE BÜTÜN OLANLARI UNUTUP KAFAMIZIN DİKİNE GİDİYORUZ; DOĞRU.

--Sonra da, bütün sıkıntıları biz çekmemişiz gibi, bize masal gibi anlatılanlara kanıyor, inanıyor ve bir de bunları biri birimize anlatmıyor muyuz, kahroluyorum ya!..

--Ve o yüzden de ne iki yakamız bir araya geliyor, ne de adam gibi bir yaşamı HAK EDİYOR, yaşıyoruz.

--"Ya bu benim hakkım" demeyi unuttuk. Var ise de "şükür, yok ise de şükür!.." Tabi en sonun da; önce "yaşa Hakan Şükür" en sonunda da "Allah belanı versin Hakan Şükür!.." Ya hu kardeşim iki günde ne değişti. Bunlar hep böyle idi. Sen söylenileni duymuyor, gösterileni görmüyordun. O kadar.

--Bu gün de, gerçeği değil, sana anlatan, gösterenlerin işlerine geldiği kadarını alkışlıyorsun o kadar.

--Afrika yerlilerinin bir sözü var tam bu durma uygun.

"ASLANLAR, KENDİ TARİHLERİNE YAZANA DEK, AVCILIK ÖYKÜLERİ HEP AVCILARI, YÜCELTECEKTİR!.."

Millet olarak, toplum olarak, gruplar olarak, kişiler olarak kendi çıkarlarımızın, durumumuzun farkına varana dek; çıkarı olanların masallarına inanmaya, birilerini alkışlamaya, birilerini de tu-kaka yapmaya devam edeceğiz gibi görünüyor!..

Yazık!..