Ülkelerin kaderleri, yaşadıkları dönemlere ve coğrafyalarına özgüdür. Orta Çağ,
Avrupa ülke ve devletlerinde karanlık bir dönem iken, Osmanlı ve Doğu ülke ve
Devletlerinde bilim, sanat, askeri ve yönetim alanlarında ilerlemeler
dünyamızın yüz akıdır.
--Yeni Çağ ile birlikte bu durum yavaş yavaş yer değiştirmeye, Avrupa ve batı
dediğimiz ülkeler ve medeniyetler, Katolik Kilisesinin o baskıcı tutuculuğundan
aydınlanmacı bir döneme Rönesans ve reformların etkisi altında geçerken, Emevi
ve Abbasilerin din anlayışı ve kültür egemenliği etkisi altına giren orta doğu
ülkeleri ve medeniyetleri, yeni çağda orta çağın karanlığına doğru yol almaya
başlamışlardır.
--Yakın Çağ ile birlikte, ticaret ve sanayileşmenin etkisi ile Avrupa'da başta
İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerde Kapitalizm gelişmeye başlamış, orta
çağ karanlığına sürüklenen Orta Doğu'nun petrol gibi ham madde kaynakları ile
tüketim pazarına göz dikmiştir.
--Avrupa ve batı medeniyeti, ilk ekonomik krizini 1900'lü yıllarda yaşmış ve
tüm dünyada ki imparatorluk ve büyük devletleri param parça etmiş ve
parçalamıştır.
--1940'lı yıllar ile birlikte, Avrupa ve batının karşısına 1917 devrimi ile bir
ülke ve ekonomik bir sistem ile çıkan Sosyalist Rusya, Kapitalist sisteme
ikinci paylaşım savaşını yaşatmış, Kapitalist sistemi daha da özgürlükçü bir
sürece çekmiştir. Bu süreç de 1980'li yıllara kadar sürmüş, Modern dünyanın
gelişmiş Avrupa ve batı Ülkeleri için de sonun başlangıcı görünmeye
başlamıştır. Burada da ekonomik krizler, siyasi bunalımlar dünya kamu oyunun
gözlerinden gizlenmeye çalışılsa da, dünya küçüldüğünden, sorunlar
gizlenememektedir.
--Bu çağda asıl dram ise bölgemiz orta doğuda
yaşanmaktadır. Kapitalist sistem, bütün ekonomik ve siyasi çıkmazını bu gölgede
çözmeye çabalamakta ve bölge ülkelerini param parça ettiği gibi, iç
yönetimlerini de allak bullak savurmaktadır.
--Yangın yerine dönen bölgede bulunan Ülkemiz de bu olanlardan nasibini almış
ve algı ve salgı operasyonları ile hükümetler devrilip, yeni partiler
kurdurulup, adeta şapkadan tavşan çıkarılırcasına kişi ve partiler
parlatılmakta, sisteme karşı çıkanlar da bir şekilde sistem dışına
itilmektedir.
--Özal'lı ANAP, Sarışın Kadınlı DYP, Erdoğan'lı AKP.,
ülkemizin son kırk yıllık kaderi olmuştur. Kemal Dervişli reklam araları ise
caba.
--Bir dönem resmi olarak R.T.Erdoğan'ın kendi dilinden dinlenen Büyük Orta Doğu
Projesi (BOP), ülkemizin ve bölgemizin sorunlarına çözüm gibi sunulsa da,
gelinen noktada, projeye Eş başkan olanlarca ve destek verenlerce bile tu kaka
yapılır hale gelmiştir ama akmaya başlayan kan ve gözyaşı, ateşin düştüğü
evlere acı gibi her akşam çöker iken;
--Ülkede ve bölgede yaşayanlara açlık, sefalet ve yoksulluk olarak dönmektedir.
--Dünya Kapitalist/Emperyalist sistemi için anti-emperyalist
bir savaş vererek Atatürk'ün öncülüğünde kurulan, Laik, Demokratik Uluslaşma
Süreci yaşayan Türkiye Cumhuriyeti en büyük tehlike ve kötü bir örnek olmuştur.
--Çin ve Güney Amerika'da ki bir çok ülke Atatürk ve TC'nin kuruluş ve
yapılanması örnek almaktadır. Bu yüzden, Laik Demokratik Uluslaşma sürecini
tamamlamaya çalışan TC, batı emperyalizmi için şeytan ilan edilmiş ve yok
edilmesi içinde, kutsal dinimiz kullanılmaktadır.
--Kim, neyin ne kadar farkında bilmem ama, 24 HAZİRAN 2018 SEÇİMLERİ, ÜLKEMİZ
VE ve DEVLETİMİZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ için hayati önem taşımaktadır.
--BU seçimler, ülkemizin kader çizgisinde ki en önemli seçimlerdir. Ülkemiz de,
1910'lu yıllarda ki gibi açık bir işgal altında değildir ama ekonomik ve siyasi
ilişkileri nedeni ile tam bir tutsaklık yaşamaktadır.
--Görsel ve işitsel medyanın neredeyse tamamı, yabancı sermayenin, gerek hisse
satın alınarak, gerekse de reklam havucu ile denetimi altına girmiştir. Özgür
ve bağımsız yayın yapan gazete ve tv neredeyse yok denecek kadar azdır.
--Bu yüzden, 24 Haziran 2018 Seçimler Ülkemiz ve
Ülkemizin kaderi olan CHP açısından çok önemlidir.
--Hep söylüyorum ama, hani o Nefes filminde ki sahnede ki gibi, "sen
uyursan herkes ölür" diyen komutanın kaygıları ile CHP, ÜLKENİN KURULUŞ
İLKELERİNİN ve VARLIĞININ TEMİNATI PARTİDİR., CHP yok edilir ise, Ülke, Devlet
ve Millet için söylenecek söz kalmamış demektir.
--Yapılacak Başkan ve Milletvekilliği seçimi ülkemiz
açısından hayati değerde bir kader seçimidir.
--O yüzden, CHP'nin bütün olumsuzluklardan korunması gerekmektedir. CHP'yi bir
parti olarak değil, CHP'yi bir ülke, millet olarak görmenin vaktidir.
--Bu sorumluluk, CHP seçmenine düştüğü kadar, CHP yönetim karolarına da
düşmektedir.
--CHP'nin demokrasi anlayışından kaynaklanan Erdoğan'ın yasakların kaldırılması
konusunda ki öncülüğü ne kadar yerinde ise, CHP'nin seçim yasakları ile parti
ve kitlelerin iradelerinin engellenmemesi konusunda tavırları çok önemli ve
alkışlanmalıdır.
--ÜLKE TARİHİNE YARAŞIR BİR CUMHURBAŞKANINI SEÇMEK, CHP'liler ile birlikte tüm
yurtseverlerin görevi olduğu gibi;
--TBMM'de, NİTELİKLİ ve MÜCADELECİ TAVIRLAR SERGİLEYECEK MİLLETVEKİLLERİNİ
SEÇME konusunda da CHP'nin İL ve İLÇE örgütleri ile CHP Genel Merkezine büyük
görev düşmektedir.
--Şimdi, "ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNME VAKTİ" dir!.. Görev de herkesindir!..