“BU dünyada söylenmedik söz yoktur.” diyen de var, “Yeni
bir söz söyledim diyen, sözlerin en eskisini tekrarlamış olur.” diyen de…
Öyleyse neden ıkınıp sıkınalım, kendimizi zorlayıp yutkunalım? Topluma mal
olmuş fıkralardan daha güzelini mi döktüreceğiz? İşte birkaçı:
BEKTAŞİ’ YE sormuşlar: “Çıksa bir dilberi ahu, olsa savmı
ramazan/ Dilberi ahu mu üstündür, yoksa savmı ramazan?../” Yanıtlamış rahat
rahat: “Fırsatı elden kaçırma zinhar, sür safasın dilberin/ olur kazası savmın
(orucun), olmaz kazası dilberin./” ( Gerçekçi adam. Yarını düşünmek uğruna
gününü boşa harcamıyor.)
RİZELİ imam, ramazan topunu 5 dakika erken patlatmış, tüm
Rizelilerin orucunu erken bozdurmuş geçen yıl. Ertesi gün Müftü Belediye
hoparlörüyle özür dilemiş halktan: “Tüm Rizeliler bir gün fazla oruç tutacak.”
Fetvasını vermiş. İşte o günlerde Almanya’dan (Rizelilerden birinden) bir soru
faksı gelmiş Müftülüğe: “Haçan bir gün fazla orucu tüm Rizeliler mi, yoksa
sadece Rize’de oturanlar mı tutacak?” ( Gerisini müftü düşünsün.)
YUKARIDAKİ fıkralar Milliyet’ten, Melih Âşık’ın
köşesinden alınmıştır.
BEKTAŞİ’Yİ oruç yerken yakalayan zaptiye çavuşu açmış
ağzını yummuş gözünü: “Ulan, demiş, Allah’tan korkmuyorsan bari şu başındaki
sarıktan utan!” Boynunu bükmüş adam: “Bağışla suçumu ağam, demiş, vallahi
sarmam bir daha!..”( Ne yapsın? Zaptiyenin kızma sebebini anlamazlıktan
gelmiş.)
HOCALAR köylere dağılırlardı eskiden ramazanlarda.
Allah’tan sağlık vardı belki ama devletten aylık yoktu ki o devirlerde. Hoca
bir köye gitmiş. Görevleri arasında vaaz vermek de var. Anlatırken Hz. İsa’nın
göğün 4.katında olduğu kaçmış ağzından. Köylülerden biri ayağa kalkıp sormuş:
“Hoca Efendi, Hz. İsa gökte ne yer ne içer ki?” Tepesi atmış Hoca’nın: “Behey
adam, diye gürlemiş, İki haftadır köyünüzdeyim. Şu acizin ne yiyip içtiğini
sormak bir gün aklınıza gelmedi de Hz. İsa’yı mı merak edersiniz?” (Gani
Müjde’yi güldüren fıkralardan bunlar.)
DERGÂHIN tarlasında sıcak bir ramazanda çalışan Bektaşi
yorgun ve susuz kalmış, dikmiş başına testiyi. Oradan geçen bir imam bunu
görünce: “Baba Efendi, demiş, ramazandayız bilmiyor musun? Sakalından utan,
oruç yiyorsun!” Baba fütursuz, silmiş ağzını: “Biliyorum imam efendi, demiş,
ramazan olduğunu biliyorum. Ramazanı şerif gider, seneye bir daha gelir. Ben
fakir gidersem bir daha gelemem.” (İnsan din için midir, din insan için mi?
Takdiri size kalmış.)
BEKTAŞİYE: “Baba Efendi namazı mı seversin, orucu mu?”
diye sormuşlar. Yapıştırmış cevabı: “Orucu severim.”
-Neden?
-Yenir de ondan…
SEVGİ, hoşgörü, yaşam sevinci Bektaşi’nin işi.
Zorlaştıranlardan, korkutanlardan değil ki…
ARABIN, Acemin ramazanından farklı bizim ramazan: Orta
Asya’dan geldiğimizden, Türk olduğumuzdan, 700 yıldır Avrupa etkisinde
yaşadığımızdan… Bu ayın gülümseten bir saygınlığı, bizim toplumdaki dinsel
inancın diğer İslam ülkelerine göre farklı bir aydınlığı var.
CÜMLETEN hayırlı ramazanlar!..