İnsanın, doğanın en evrimleşmiş, en gelişmiş hayvanı,
yaratığı olduğunu düşünürüz değil mi? Gülerim buna. Yanlış olduğu için mi?.
Hayır.
--O zaman peki neden?.
--Evet, "peki neden?"
--Bu güne kadar neredeyse hiç birimizin çevresinde bir
aslanın parçaladığı, öldürdüğü bir insan, tanıdığımız yoktur.
--Ama ellerimizde, saçımızda, dişlerimizde hiç
görmediğimiz ve bilmediğimiz, bizi içten içe parçalayan, günden güne yok eden o
kadar çok mikrop, bakteri vb yaratık vardır ama hayali bir aslandan, neden ise
daha çok korkarız.
--Neden ise, belki de bilinçaltı nedenler ile hayali bir
aslan kadar hayran olduğumuz şeylerin sayısı çok fazla değildir. Ne garip değil
mi?
--İşte doğa denilen şey de burada giriyor yaşamımıza. Ve
bizi etkiliyor.
--Gündelik yaşamımızda, sadece vahşi doğa belgeselleri ya
da çok özel safari turları dışında bir aslanın parçaladığı, yediği, yok ettiği
canlıyı gören yoktur..
--Ama neden ise insanları ya da bazı insanları ASLANLAR
kadar etkileyen çok az hayvan vardır. Peki neden? Belki de erkeklerinin
yeleleri, dişileri büyülediği, sanılan haşmeti diğerlerini korkuttuğu içindir.
Bu korku -sevgi- büyü dolu duygusallıkla.
--Çünkü insanlar da, böyledir. Gizemli olmak. Gizem, pek
çok insanı etkiler. Bir hayranlık yaratır. Yaşatır. Günümüz dünyası da, artık
vahşi doğa gibi oldu.
--Gerçekleri değil, sandığımız, yarattığımız sanal doğrular
ile yaşar olduk. Sanki gücümüz sonsuz ve bizi rahatsız eden şeyler, istediğimiz
zaman yaşamımızdan çekip, çıkartıp atarız diye düşünürüz neden ise. Oysa tv ve
gazetelerin magazin sayfalarını, adliyelerin suç dosyalarına bir göz atsak, ne
çaresizlikler görürüz.
--Sadece komşu olduğu için pencereden gördüğü kadına aşık
olan bir kişinin, sanal aşkına yanıt vermediği kadını saçlarından sürükleyip
mahalle ortasında dövmesi, sövmesi biz erkekler dahil, çalışan, sosyal statü
taşıyan kadınlarca da görmezlikten gelinmesi ne acıdır.
--Kendilerinin, sahip oldukları şans, statü vb
ayrıcalıklardan dolayı def ettikleri sorunları, öteki kadınların def edememelerini
anlamamalarını anlamak da pek kolay olmasa gerek. En azından kendim için. Gelişmesine,
oluşmasına sebep olduğu bir sorun karışında "Bana ters gelir ise, kaldırır
atarım" duygusu; güçlü, statülü bir kadın için güzel bir duygu ve düşünce
olabilir ama toplumum içinde yaşayıp, bu tür sorunlar ile baş edemeyen,
başlarından atamayanların, neden atamadıklarını düşünmek, def edemediklerini de
kime düşer abaca?
Gerçekten enteresan bir yaratık şu insanoğlu. Bilinçaltı.
Belki de sorun, aslanlara öykünenleri anlamadığımızdandır. Aslanlar genellikle
gece avlanırlar. Ya da erkek aslanlar gece ava çıkarlar. Dişler de bu ava
hayran hayran bakıp, sonra da, leşe ortak olurlar. Kendi grupları
içindekilerine referans olur, ava davet ederler. Tabi, ava giderken avlanmazlar
ise.
Ne yazık ki, doğada mükemmel olmayan bir mükemmeliyet
vardır. Hayvanlar, doğada kalmak, yaşamak için birbirini öldürürler. Bunu
izlemenin acı veriyor olması doğaldır. Olması gereken de budur. “Doğa bizim
için mükemmel değil ve bunu düzeltmeliyiz” diyerek müdahale etmeye hakkımız da
yoktur. İnsanların biri birine yaptığı bir zarar var ise buna müdahale edebiliriz,
ama hayvanların birbirine zarar veriyorsa, kesinlikle burnumuzu sokamayız,
Çünkü doğanın kuralı budur.
--Oysa, doğada insan evrimleşeli milyonlarca,
sosyalleşeli de, binlerce yıl oldu. Ama neden ise insan hala, kendini merkeze
koyup, dışında ki örnekleri, kendi durumu, deneyim ve şartları ile algılamaya
ve sorgulamaya devam ediyor.
--Ne zamana kadar. Sorun bir gün kapısını çalana kadar.
--Görmemek için gözlerimizi, duymamak için kulaklarımızı
ne kadar tıkasak da, doğanın kuralı gereği, gerçeklerin farkına olmadığımız
sürece, bir gün ASLANLARA av olmaktan öteye gidemeyeceğimizi anlamak pek acı
olsa gerek. Bilgi, toplumsal değerler ve bu tolerans gösterilen insanlar ne
kadar daha görmezlikten gelinebilir ki? Av olmadan avcı olarak, bana bir şey
olmaz demek, iyi ve güzel bir duygudur da, av ve avcı olduğu sürece, bir gün
"AVA GİDENİN DE, AVLANACAĞI" kesindir.
--Postacıyı kapıyı kaç kere çalar bilmem ama görülmek
istenmeyen, güvenin yarattığı sorumsuzluk bir gün kapıyı mutlaka çalacaktır.
Dilerim sizin kapınız kırılmaz, yıkılmaz ve çalınmazdır.
--Unutmayın, ASLANLAR avlarını, PUSUYA düşürerek
avlarlar. Hani, yine de pusuya düşmeyin isterseniz. Aklımda kalmasın diye
diyeyim de.