Hep mi böyleydik? Hayır, değildik. 80’li yıllarda çocukluğumda evlerimizin kapısı hiç kapanmazdı. Gün boyu
kapı açık, biz içerde ya da bahçede, anneler sohbette olurdu. Komşuların bir
ayağı kendi evinde, bir ayağı bizdeydi. Şimdi ne mümkün…
Eşe dosta, komşuya,
hatta akrabalara güvenemiyor, insan. Kapılar kale kapısı gibi. Çelik, çift
kilitli. Komşuluk desen yok, bitti bitmiş…
Aynı binada senelerce selamlaşmadan yaşayanlar var…
Ve en acısı devlet
yöneticilerine, siyasetçilere güven bitmiş. Eskiden olsa ‘Devlet var’ diyen
yurttaş, şimdi arkasında devleti de göremiyor…
Zaten nerede o eski devlet insanları. Kaymakamı, valisi,
milletvekili, başbakanı vs…
Bir anne, bir baba
şefkatindeki yöneticiler de kalmadı dürüst, doğru, nitelikli siyasiler de
azaldı. Hem devletini hem milletini düşünen yok gibi…
Sermayeyi düşündüğü kadar milleti düşünse birileri memlekete
bahar gelecek. Ama kin, nefret tohumları
ekiliyor, dil koparılıyor, kelepçe takılıyor, davalar zaten saymakla bitmez…
Milletiyle davalık, basına kavgalı, komşusuyla çatışmalı, Avrupa’ya
sırt dönen, medeniyeti bırakıp Ortaçağ’a özenen ülke olduk çıktık…
Siyasette mizah vardı, karikatürler vardı eskiden
Başbakanlar için yapılan kapaklar. Gülüp geçilirdi. Şimdi o karikatürleri çizmek
hayal…
Eskiden çocuklara
oyuncak hediye edilir, koltuk devredilirdi. Şimdi büyüklerini örnek alan
çocuklar bile mikrofonu kapıp hakaret ediyor…
Sahi biz niye bu kadar kirlendik…
Dil, din, cinsiyet,
ideoloji kaça bölündük…
Demokrasi, laiklik, çağdaşlık, adil paylaşım dedikçe geriye
mi gittik…
Dilimiz de kirlendi
vicdanımız da memleketimiz de…
Maalesef siyasilerin kirli dilini okumak, dinlemek, konuşmak
bile istemiyor insan…
Ancak yeter…
Memleket yanıyor,
tencere kaynamıyor, işsizlik, yokluk, yoksulluk artmış, enflasyon rekorda ve
birileri kirliliğe devam ediyor…
Bizi sevgi kurtaracak…
Özdemir Asaf’ın
dediği gibi “Çokça yağmur yağsa, temizlenir mi bu kirli dünya…?” bilmiyorum ama
temizlemek zorundayız…
İşe kendimizden başlasak mesela temizlenmez mi…
Sevgiyle doldursak
kalbimizi..
İnsanı, doğayı, canlıyı sevsek. Memleketimizi sevsek…
Ne güzel olur değil mi…