Minik bedeninde koca bir umudun sönmesiyle yüreğimiz dağlandı. Diyarbakır'ın bağrından koparılan masum bir çiçek, Narin Güran, 19 günlük bir arayışın ardından, bir derede bulundu. Bu acı kayıp, tüm toplumun yüreğini yakan derin bir yara oldu.
Narin'in ölümü, çocuklarımızın ne kadar korunmasız olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Onlar, toplumun en değerli varlıkları olmalarına rağmen, her gün maruz kaldıkları tehditlerle baş başa bırakılıyor. İhmal, istismar, şiddet gibi olumsuz durumlar, çocukların gelişimini olumsuz etkileyerek, geleceklerine gölge düşürüyor.
Bu noktada, sorumluluk hepimizin. Aileler, çocuklarını korumakla yükümlü en önemli kurumdur. Çocuklara sevgi dolu bir ortam sağlamak, onların duygusal ve fiziksel gelişimlerini desteklemek, ailelerin başlıca görevidir. Ancak, ailelerin tek başına bu yükün altından kalkması mümkün değildir.
Devlet, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve tüm bireyler olarak, çocukların korunması için daha fazla çaba göstermeliyiz. Çocuklara yönelik şiddetin önlenmesi, çocuk haklarının savunulması ve çocukların sağlıklı bir ortamda yetişmesi için politikalar üretmeli, bu politikaları etkin bir şekilde uygulamalıyız.
Okullarda çocuklara yönelik farkındalık eğitimleri verilmeli, çocukların yaşadığı sorunları dile getirebilmeleri için güvenli mekanlar oluşturulmalı, ihbar hatları güçlendirilmelidir. Toplumda çocuklara yönelik şiddete karşı hoşgörünün önüne geçilmeli, çocukların her türlü istismardan korunması için yasal düzenlemeler iyileştirilmelidir.
Narin'in ölümü, hepimize büyük bir ders oldu. Bu acı olay, çocuklarımızın geleceği için daha duyarlı, daha sorumlu ve daha kararlı olmamız gerektiğini gösterdi. Unutmayalım ki, çocuklarımız bizim geleceğimizdir. Onları korumak, hepimizin görevi.
Narin'in melekler arasında huzur bulmasını dilerken, onun ölümüyle yanan yüreğimizle, katilinin bir an önce oraya çıkarılmasını ve cezasını almasını temenni ediyoruz.