Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü.

1 Eylül'ün Dünya Barış Günü kabul edilmesindeki amaç, 'Dünya çapında çatışmaların önlenmesi ve barışın tesisi yolunda bilinçlenme' olarak vurgulanıyor.

Elbette bugün Türkiye ile birlikte dünyanın dört bir köşesinde barış selamları verilecek, barış nutukları atılacak.

Ancak Dünya Barış Günü söylemleri sadece lafta kalıyor.

Hem ülkemizde, hem de dünyanın dört bir yanında savaş var, savaşları bitirmek, barışı tesis etmek adına gerçek anlamda bir girişim yok.

'Barış hemen şimdi' çağrıları yapılıyor ama Türkiye 'de de yıllardı kirli bir savaş sürüp gidiyor.

Çok acıdır ki hepimizin kaygıyla izlediği Doğu'daki terör bitirilemiyor, PKK, iç ve dış destekçilerin sırtını sıvazlamasıyla cinayetlerini artırıyor, Mehmetçiği acımasızca öldürüyor, sivil halka eziyet çektiriyor.

Doğu'da PKK terörünün zulmü dayanılacak gibi değil.

Görünen o ki ülkeyi yönetenler bu krizi çözmek, savaşı bitirmek, eşkıyanın kökünü kazımak konusunda son derece başarısızlar, uyguladıkları iç ve dış politikalar ile barışın ve kardeşliğin her geçen gün daha da tehdit altına girmesine seyirci kalıyorlar.

Kirli savaşın dışında bir de iç savaş tamtamları çalınıyor ülkemizde..

Kabul edilmesi olanaksız ama ırkçı ve milliyetçi anlayışın beslediği bir linç kültürü kardeşçe, barış içinde yaşama koşullarını her geçen gün biraz daha artırıyor.

İçeride devam eden kirli savaş yetmiyormuş gibi hükümet, savaş çığırtkanlığı yapmaktan da geri durmuyor.

Artık kabul etmeliyiz ki hükümet komşularımızla savaşmak için her yola başvuruyor.

Her geçen dakika barış içinde yaşadığımız vatan topraklarında şiddetin, nefretin ve düşmanlığın tohumlarını ekiliyor.

1 Eylül Dünya Barış Günü'nde savaş çığırtkanlarına karşı sesimizi yükselmenin zamanının geldiğini, hatta geçmekte olduğunu da kabul etmek durumundayız.

Emperyalistler, siyasi iktidarı Türkiye'ye savaşa sürüklemesi için teşvik ediyor.

Bölgede söz sahibi olmak, bölgenin liderliğine soyunma hevesinde olmak adına bu cennet vatanı savaş bataklığına sürüklemek isteyen sorumsuz yöneticilere bu anlamlı günde bir kez daha "Barış hemen şimdi" çağrısını yapmak, savaş karşıtı güçler olarak birleşmek, birliğimizi ve dirliğimizi ne pahasına olursa olsun bozmayacağımızı, bozamayacaklarını iç ve dış savaş çığırtkanlarına haykırmak bu kuşağın en temel görevi olmalı..

Türkiye savaştan çok çekti..

Savaşın acılarına katlanmak, yaraları sarmak hiç de kolay değil.

Komşularımızda süren savaşın acı tablosunu yakından izliyoruz.

Kirli savaşların galibi her zaman emperyalistlerin olduğu gerçeğini de unutmayalım.

AB ve ABD'nin hepimize derin acılar çektiren bölücü örgüt PKK'nın sırtını sıvazlayıp durduğunu da bir an olsun aklımızdan çıkarmayalım..,

Bir yandan komşularımızla kavga etmeye, savaşmaya çalışan siyasi iktidar, diğer yandan ülkeyi zora sokacak, bölünmeye, parçalanmaya yol açacak kabul edilemez bir politikayı izlemeye de devam ediyor.

Vatan topraklarında üzerinde bugüne kadar kimsenin dini, etnik yapısı sorgulanmadı.

Kimse kimseye kem gözle bakmadı.

Kimse bir başkasının dini inancına, giyim, kuşamına karışmadı.

Anayasaya göre başlıca görevi halkın mutluluğu ve refahı için çalışması gereken siyasi iktidar ise bizleri kamplara ayırmak, etnik ve dinsel bir çatışma ortamına sürükleme konusundaki çabalarından da vazgeçmedi.

Türkiye mozaiğini bozmak için tek din, tek timlik gibi son derece tehlikeli bir yöntemi izlemekte ısrar ediyor.

Bizi birbirimize düşman etmeye, kardeşi kardeşe kızdırmaya çalışıyor..

Vatan toprakları üzerinde nefret ve kin tohumları ekmeye çabalıyor.

1 Eylül Dünya Barış Günü'nde, "barış hemen şimdi" diyerek sesimizi daha gür duyurmalıyız..

Kirli emeller peşinde koşan yerli ve yabancı işbirlikçilerine fırsat vermeyecek duruşu sergilemeliyiz.

Savaş karşıtı anlayışı yurt genelinde yaymalıyız.

Yaşasın barış..