Hemen hemen en çok kaleme aldığım konuların başında çevre sorunları gelir. Sık sık imar plan tadilatlarından çevreye zarar veren sanayi tesislerine ve hidroelektrik santrallerine kadar birçok konuyu kaleme alırım…
Temel prensibim kamu yararını korumak ve yetkilileri bazen göreve çağırmak, bazen uyarmak olduğundan da sorunların üzerine gitmekten çekinmem…
Yanlışı alkışlayanlardan olmaktansa doğruyu yazanlardan olmayı yeğlerim…
O nedenle adında çevre olan ama çevre hassasiyetinde sınıfta kalan bakanlığımızın üst düzey bürokratının Antalya’da yaptığı açıklamalara değinmeden geçemeyeceğim…
Çevreden sorumlu bakanlığımızın müsteşar yardımcısı, çevre tahribatına yol açan teklifleri yapan kendi bakanlığı değilmiş gibi döktürmüş de döktürmüş…
Daha geçen hafta yazdığım kanun tasarısında kıyılarımızı tehdit eden düzenlemeleri onlar hazırlamamış gibi ‘kıyıların korunmasından’ bahsetmiş…
Yetinmemiş STK’ları ve yerel yönetimleri göreve çağırmış…
"Kıyı alanları, sağladığı avantajlar nedeniyle ulusal ve uluslararası birçok sektör için cazibe merkezi haline geldi. Hassas ekosistemlere sahip kıyı alanlarında, yoğun gelişme baskısı ve kaynakların aşırı kullanımı, kıyı alanlarına özgü çevre sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır’’ dedikten sonra bölgesel ve yerel yönetimlerle bilimsel kurumların, meslek kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin kıyı alanlarında geri dönüşümü olmayan ve bozulmalara yol açan yanlış kararların alınmasına engel olacağını kaydetmiş…
Oh ne ala…
Bakanlıklar, yaptıkları düzenlemelerle kıyı talanının önü açsın, yağmaya, işgale göz yumsun…
Sonra yerel yönetimler ve STK’lar mücadele etsin…
Valla güzel iş…
Tıpkı ‘Lara-Kundu Turizm Koruma Alanı’nda planlama yetkisini elinde bulunduran bakanlığın yaptığı planla kıyı yağmasına yol açmasına engel olmak için Mimarlar Odası ile verdiğimiz yargı mücadelesinde olduğu gibi…
Bölgeyi korumak için görevli kurumlar, korumamaya dönük adım atıyor, sonra korumak için savaşmak yerel dinamiklere kalıyor…
Kıyı konusunda da müsteşar yardımcısının sözleri bunu doğruluyor…
Ne yazık ki sadece kıyılarımız, sahillerimiz değil ormanlarımız ya da diğer korumamız gereken SİT alanları vs ‘koruma’ sorunuyla karşıya karşıya…
O nedenle kent dinamiklerimizin yükü oldukça ağır…
Yukardan alınan kararlar sonucu yaratılan sorunları bertaraf etmek hep yerele kalıyor…
Ne diyeyim…
Tüm STK’lara, meslek odaları ve duyarlı kesime kolay gelsin…
İşimiz zor…