Ne enteresan bir duygu, bir şeyler
düşünmeye, yazmaya başlasam ilk cümlem "bazen" ile başlıyor. Neden
acaba diye düşünüyorum. Neden "bazen" yaşamımda önemli bir sözcük
olmaktan öte, bir durum.
--Gerçekten neden "bazen"?
--Öyle maymun iştahlı birisi değilimdir.
İstek, düşünce ve planlarım. Olsa da olmasa da, öyle gelgitlerim yoktur. Çünkü,
yaşamımı hep doğru üstüne kurdum. Yanlışımda, bir düzelticim, hoş göreceklerim
yoktu çükü. Ve kabul görse de, görmese de doğruları yapmak, söylemek durumda
idim hep.
--Zor olsa da keyfini çıkara çıkara yaşadım
hep, bir "çirkin ördek yavrusu" gibi yaşamayı.
--O yüzden, bende "bazen"ler oldu
ama, hep geneli düşünmek; Empati yapmak; öyle olursa ne oluru canlandırma
sıralarında oldu, yaşandı. Ve yaşanıyor.
--21.yy en iyi yanlarından birisi, doğru
kullanılan iletişim ile, bilgi, durum ve olaylar hakkında çok kısa sürede bilgi
alabiliyor, bunu doğrulatabiliyorsun.
--Her türlü görsel, işitsel paylaşımını
anında milyonlara ulaşabiliyor ve onları etkileyebiliyorsun.
--Bir çok kişi kendi yaşamında olmayan bazı
paylaşımları, sanki evrensel bir doğru, tanrı buyruğu imişçesine paylaşıyor ve
geniş kitleleri etkileyebiliyor.
--İnsan öğrenen, eğitilen doğru olamaya
genetik olarak proğramlanmış bir canlı oluğuna göre, bu kadar yanlış nasıl
oluyor?
--Bunu, sırf/sadece ilkel insanda gelen
genler ile açıklamak mümkün mü?
--Birisini, kendi çıkarı gereği kandırmak,
aldatmak ne ve nasıl bir duygu?. İşin içinden çıkılır gibi değil.
--Lafın gelimi ya da öylesine, hani denilir
ya, "yetmiş iki buçuk millet yaşar Dünya" diye.
--Madem insanın genlerinde bir ilkellik de
yaşamaktadır; İyi de, medeni, eğitim ve gelir düzeyi yüksek kişi ve toplumların
davranışları ile, gelişmemiş topluluk ve kişilerin davranışlarında ki bu fark
nereden geliyor.
--Orta Doğu bölgesi halkları olarak bizler,
neden biri birimizi boğazlamaya bu kadar iştahlı iken, "sınır
tanımayan" ön isimleri ile başlayan bir meslek (doktor, gazeteci, bilim
insanı vb) insanı canlarını da feda edercesine, bu biri birini boğazlamak için
boğuşan insanlara yardım etmek için, uğraşıyor ve çanlarını feda ediyorlar.
--Alın ülkemiz sosyal medyasını, herkes
biri birini adam gibi eleştirip, biri birine adam gibi sözler
söyleyebilecekken, küfürün bini bir para. Hakaret etmek, bütün zevklerin
zirvesinde.
--Bu ayrışma ile nereye varacağız., bir
soran yok mu ya?
--"Birlikten kuvvet doğar",
"bir elin nesi var, iki elin sesi var" gibi onlarca özlü söz, bizim
toplumuzun yaşamında olan sözlerdir ya.
--Bize neler oluyor?
--Kim ya da kimler bizi ayrıştırıyor?
Düşünüyor muyuz?
--Dün bir yerde gördüm, gencecik bir kızın
üstünde omuzlarında askeri/savaşkan mesajı olan, armalı bir giysisi vardı.
--Haydi solcu, enternasyolalist gençlerinde
omuzlarında "kızıl yıldız", "che" vb armalar olur/olurdu
ama, herkes de anlardı ki, bu kişi "solcu", "eşitlikçi",
"dünya halklarının eşitlik ve kardeşliğini savunuyor" diye düşünürdü.
--Bu kız arkadaş başında gül kırmızısı bir
türban takmış ve bende askeri, savaşkan bir algı uyandıran omuzunda armalı bir
parka benzeri giysisi giymişti.
--Ne kadar farkındayız bilmiyorum ama,
cenaze namazlarımızda bile ayrışıyoruz.
--Giysilerimiz bile ayrıştırıcı, tedirgin
edici bir mesaj içerir olmuş.
--Biri birimizi anlamaya, biri birimize
güvenmeye o kadar uzaklaşıyoruz ki.
--O kadar çok ayrıştık ki, aynı inanç
içinde bile "haşa" tanrılarımız oldu. Ama yine de, Tanrılar bizlerden
bunu istiyor olmazlar.
--Ne kadar,
--Neyin farkındayız? Artık anlayamıyorum.
--"Ayrışma",
"ayrıştırılma" duygusu bende "bazen" değil, yerleşik bir
hal aldı da.