Evet, doğru bir laf.. etrafınıza bakın milyonlarca örneğini görürüsünüz. TBMM’de bütçe konuşuluyor, muhalefet ve iktidar yanlısı vekiller laf cambazlığı içindeler. Dikkat edin adamların ve hanımların sıfatı MİLLET vekili ama savundukları her şey partileri ile ilgili. Tüm görüşmelerden öğrendiğim bir şey var; milleti temsil etsinler diye meclise yolladığımız bu beyler, kendi vakitlerini bile kullanmasını bilmiyorlar. Ben denk gelmedim, varsa kusura bakmasınlar izlediğim hiçbiri kürsüde kendilerine tanınan zaman süresi içinde lafını tamamlayamadı.
Gelelim şehrimize; benim tanıdığım Mehmet Hacıarifoğlu, düzgün, makul ve efendi adamdır. Alkış için arkadaşını satmaz. Olup biteni şaşkınlıkla izliyorum.
Neyse biz kendi yazı konumuza dönelim.
Biraz tarih, biraz kül, biraz adamlık örneği…
Önce kısa bir açıklama: 1940 senesinde Avrupa kaos içindeydi. Hitler ve orduları tüm kıtaya hakim olmak üzereydi. Haziran ayında koca Fransa iki seksen yere serilmişti. Tüm dünyada herkes -bu iş bitti- derken bir adam tek başına ‘HAYIR’ diyordu.
Charles De Gaulle, adında sıkı bir asker, İngiltere de -bitmedi- demekteydi. Oysa Fransa’da çoktan Nazilerle işbirlikçi bir hükümet kurulmuş ve ABD dahil pek çok ülke tarafından resmen tanınmıştı.
Eğer ortada bir Fransa varsa o da işte oradaydı. Bu yeni işbirlikçi hükümetin başkent olarak yerleştiği şehir Vıchy adında bir yerdi, dolayısıyla bu hükümet - Vichy devleti- diye anılacaktı.
İşte tam da o günlerde bir Fransız subayı çıkmış ‘Bu iş henüz bitmedi’ diyordu. Kim kıymet verirdi ki!
Londra bile Berlin ile olası anlaşma yollarını ararken, Vichy hükümetinin aracılığından medet umuyordu. En azından bazı İngiliz siyasetçiler böyle düşünüyordu. Bu garibim Fransız ile kimse yakından ilgilenmiyordu. Üstelik kendi askerleri arasında bile ‘kuşkonmaz’ diye anılan bu adam Fransız kimliğinden, yaşam biçiminden hiçbir taviz vermeksizin olanca iddiasıyla ayakta kalmakta inat ediyordu.
Savaşın o karanlık günlerinde hayatını ve sahip olduğu her şeyi bir umut adına feda etmeyi göze alan bu adamın hikayesi elbette ki biraz incelenmeye değerdir. Olur ya belki birileri;
‘Ha bak işte adam olmak böyle bir şeymiş!!’ der.
Adam olmak, asker olmak, politikacı olmak…
De Gaulle’den öğreneceğimiz çok şey var. Ama bugün satırlarımız bu kadar. Devam edeceğiz.