Onca ahlaksızlık, yalan, dolan, utanç verici durumlar karşısında insan kalabilmeyi başarmalıyız. Bu bir meziyet de olmamalı. Zaten olması gereken bir durumken ne çok hasretiz insanlığa…

Siyasi arenadan ekonomik dünyaya, cemiyet dünyasından hayatın her alanına bakıldığında insan kalabilmenin zor olduğu günlerden geçiyoruz…

Ama başarmalıyız…

Burada en büyük sorumluluk seçilmiş veya atanmış yöneticilere düşüyor. Akademik dünyaya düşüyor. Sivil toplum örgütlerine düşüyor. Yazarlara düşüyor. Gazetecilere düşüyor…

Kısaca hepimize düşüyor…

Sevgi, saygı, hoşgörü, anlayışlı olmak önce çevremizi, sonra kentimizi, sonra ülkemizi değiştirecek biliyorum…

İnanıyorum da…

Bir seçim sürecinin üzerinden yaklaşık bir ay geçmesine rağmen demokrasiyi yaralayacak şekilde hala seçimleri konuşmak, tartışmak, yenilgiyi kabul etmemek, toplumu germek üzücü…

Her akşam televizyon kanallarında İstanbul’u tartışmak niye?

Hala olağanüstü itirazı değerlendiren Yüksek Seçim Kurulu’nun niyetini okumak niye?

Bırakın süreç aksın gitsin…

Biz otobüsteki tacizi, 5 yaşındaki çocuğumuza tecavüzü, ekonomik çıkmazı, yükselen işsizliği, yoksulluğu konuşalım…

Sadece konuşmayalım ama çözüm üretelim…

Çünkü yüreğimiz dayanmıyor artık…

Üzülüyoruz…

Yavrusuna pantolon alamadığı için canına kıyan, işsizlikten intihar eden, yoksulluktan boşanan vatandaşlarımızın yürekleri dağlamaması mümkün mü?

Değil…

O zaman lütfen sağduyulu olalım…

Germeyelim…

9 Yıllık yerel yönetim tecrübesi olan biri olarak diyorum ki özellikle cinsiyet eşitliğine dayalı yatırım planlaması yapın…

Kreş açın…

Sığınma evlerini yapın…

Kadın kooperatifleri kurun…

Çocukları ve gençleri destekleyin…

Bakın nasıl değişiyor dünya görün…

Siz sorunları çözdükçe yükselecek insanlık…