Aylarca süren tartışmadan sonra kararı
alınan 10 günlük Kurban Bayramı tatilinin Antalya’ya yansıması ilginç oldu..
Kuşkusuz uzun bayram tatilinin mutlusu
otelciler..
Türkiye
Otelciler Federasyonu(TÜROFED)Başkanı Osman Ayık,
bayramda otellerde tatil yapanların sayısının 500 bini aştığını, 2,5 milyon
geceleme ile turizmcilerin kasasına 1 milyar lira girdiğini söyledi..
Bu rakama yazlıklar, çadırcılar ve apart
otellerde kalanların bıraktığı para eklenirse turizmcinin kazancının daha da
fazla olduğu ortaya çıkar..
Antalya esnafı, son 2 sezonda turizm
pastasından payını alamadı..
2016 gibi çok kötü bir sezondan sonra 2017’yi
ve 10 günlük bayram tatilini umutla bekleyen Antalya esnafı, bir kez daha hayal
kırıklığı yaşadı..
Antalya
Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği(AESOB)Başkanı Adlıhan Dere, otelcilerin başkanı gibi parlak sözler edemiyor..
Dere, Antalya esnafının 10 günlük Kurban
Bayramı tatilinden umduğunu bulamadığını belirterek, şunları söylüyor:
“Otellerimiz yüzde yüz dolmasına rağmen bunun
esnafa faydası olmadı. Turist, otelden dışarı çıkmadığı için esnaf para
kazanamadı”
Sorun da burada.
Uzun tatilde Antalya’yı tercih edenler,
otellerden dışarı çıkmadı..
Turizmin en büyük yanlışı olan ‘ Her Şey Dahil’ yabancılar gibi yerli
turistin de tercihi oldu.
Hal boylu olunca da esnaf, bir kez daha
turizm pastasından payını alma hayalini başka bayramlara bırakmak zorunda
kaldı..
Bir de madalyonun öteki yüzü var..
Televizyonlara izlediğiniz, gazetelerde
okudunuz Antalya’nın dünyaca ünlü Konyaaltı
sahili belki de ilk kez 10 günlük bayram tatilinde boş kaldı..
Eskiden
Konyaaltı plajlarının baş müşterisi olan Rus turistleri, Alman tatilcileri
çoktan unuttuk..
Eskiden Antalya ile yolu kesişen her yerli
tatilcinin uğrak yeri olan Konyaaltı plajları bu kez sadece Antalyalılara deniz
keyfini sundu..
Yabancı turistin mercekle arandığı süreçte
yerli halkın deniz keyfini ötelemesinin kökeninde aslında ekonomik nedenler
var..
Şöyle anlatalım durumu..
Büyükşehir
Belediyesi firmalarından ANET tarafından ihaleye
çıkarılan plajların işletmecilerin, kendilerine göre bir fiyat politikası
saptamışlar..
Bir
kişinin plajlardan yararlanması için şemsiye ve şezlong için 10 lira ödenmesi
gerekiyor..
5 kişilik bir ailenin sadece şemsiye ve
şezlong gideri 50 lira.
Bir
mısır 4 liraya satılıyor..
Kahve 5, çay 5 lira..
Bira yasak değil ama ateş pahası..
Bir şişe bira için 14 lira ödemek
zorundasınız..
Düşünün kalabalık bir ailenin Konyaaltı’nda
denizden yararlanması için ödemesi gereken parayı..
Bu rakama bir de ulaşım giderini eklerseniz
içinden çıkmak gerçekten güç..
Şimdi diyeceksiniz ki “ Her hizmeti bir bedeli olmalı’
Kabul de asgari ücretin bin 400 lira olduğu
bir dönemde Antalya’da ikamet eden bir ailenin deniz keyfini yaşaması mümkün mü
?
Yazının başlığını bunun için ‘ İçeridekiler.. Dışarıdakiler..’ olarak
seçtim..
Başka kentlerden, hala ülkelerden gelenler
otellerde sudan ucuz bedellerle, her şey dahil saçmalığı ile tatilin tadını çıkarırken,
Antalyalılar, denizi uzaktan seyretmek durumunda..
Lafa gelince ‘her şey halk için’ diye fiyakalı nutuklar atanların bu işe bir
çare bulması gerekmez mi ?
Tatil sadece ekonomisi iyi olanların hakkı
mı ?
Bir
çırpıda kendilerine bayram ikramiyesi çıkartan vekiller, asıllarını hiç mi
düşünmez ?
Yıllardır emekliye bayram ikramiyesi yalanı
söyleyenlerin yüzü hiç kızarmaz mı ?
Bu
kentin ve bu ülkenin asgari ücretlisi, taşeronu, dar gelirlisi, küçük esnafı
hep üvey evlat olarak mı kalacak ?
Onlar için güneş hiç doğmayacak mı ?
Onların tatil yapmaya, burnunun dibindeki
deniz keyfini yaşamayla hakkı yok mu ?