Eskinden, insan yaşamının bir evrim çizgisi
vardı. Doğar, büyür, iş yapar, evlenir ve ölür.
21 yy'ın huyundan mıdır, yoksa suyundan
mıdır nedir, her şeyi değişik oldu. Öyle evrime, devrime falan ihtiyacı kalmadı
artık. Evrim gerekiyor ise, evrim yapılır, devrim gerekiyor ise de yapılıyor
etkililer ve yetkililerce. O kadar!..
Bunu 21 yy'da, 21 yy adına yapanlar kim mi?
Hiç sormayın. Hani şu 17 yıl Ankara
Valiliği ve Belediye başkanlığı(1929-1946) yapan Nevzat Tondoğan'ın(1894-1946)
sözlerini çarpıta çarpıta tefrika haline getirenler.
Anadolu'da bir söz vardır pek severim.
"Bekara karı boşamak pek kolaydır" diye. Devleti yönetmeden, Devleti
tanımadan, devlet yönetimine ilişkin ahkam kesmek de böyle bir şeydir.
Ağzı olup ve bir mikrofon da bulan
konuşuyor ya.
O zamanlar Nevzat Tandoğan Ankara Valisi.
Hükümette Ankara'da ama, Ankaralıdan da, Vali sorumlu.
Bir gün öğrenciler, solcular bir meydanda
toplanıyor; bunu haber alan Vali Tandoğan, hemen meydandaki gençlerin ve
solcuların temsilcilerini makamına çağırıyor ve ne istediklerini soruyor.
Gençler de, "Ülke yönetimi için en iyi
seçeneğin, komünizm" olduğunu ve bunu getirmek için çalıştıkları,
seslerini duyurmak için de mitin yaptıklarını anlatırlar. Cumhuriyet ve Devlet
daha yeni kurulmuş. Yetişmiş aydın insan sayısı az. Böyleleri de devlet
yönetimindeler. Artık öyle bir inanmışlık var ki, herkes halkı için her şeyi
yapmaya, canlarını vermeye hazırlar, bunun için çalışıyorlar.
Bu inanmışlık içinde Vali Tandoğan solcu
gençlere, o ünlü sözünü söylüyor. "Bu Ülkeye komünizm gelecek ise, onu da
biz getiririz".
Dünyanın ve Avrupa devletlerinin o günkü
hallerini ve yönetimlerini de göz ardı etmeyelim. Avrupa’nın içinde, Almanya ve
İngiltere kapışması yaşanıyor, dışarıdan da Rusya Sosyalist sistem ile ilgili
müttefikliklerini genişletiyor. ABD, olayların dışında kalmamak için Marshall
yardımı programını geliştiriyor ve Avrupa’ya para dağıtıyor. DP iktidarında da
bize.
Faşizm ve Komünizmin ayak sesleri Avrupa’yı
sallıyor.
Her iki sisteme de mesafeli Türk Devleti ve
Hükümeti de, Kalkınmada Devletçi, ama yatırımlarda da özel sektörü teşvik
ederek karma bir ekonomik sistem yaratma peşinde.
Halk için, sosyal politikalar üretme
peşinde.
Vali Tandoğan, yaptıkları işin ciddiyetine
ve adanmışlığına öyle inanmış ki, bu sistemin bozulmamasına özen göstermeye
çalışılıyor.
Bu olaya ilişkin öyle öyküler anlatılır ki,
yok efendim köylüler bu eylemi yapmışlar da onlara "sizin işiniz, ekip
biçmek, ne karışıyorsunuz bu işlere" mealinde aşağılayıcı tefrikalar
anlatılır. Tabi, o gün köylüler böyle bir eylem yaptılar ise, hepsinin tek tek
ellerinden öperim. Ama olay doğru değil, sağ partilerin "seçmenin gazını
alma" yöntemi.
Ama unutulan ya da görmezlikten gelinen şey
ise, O günlerin despot, baskıcı denilen tek parti(CHP) iktidarı, 1950'ler de çok
partili partili parlamenter sisteme geçmiş ve iktidarını Demokrat Parti(DP)ye
devretmiştir.
Ve sen ey halkım, özel sohbetlerinde, yeni
oluşturulmaya çalışılan partili cumhurbaşkanlığı sistemine ilişkin her türlü
kaygı ver korkuyu yaşarken, buna demokratik sistem içinde duruşunu
sergileyeceğin yerde;
Kasabının bıçağını yalayan inek gibi,
iktidarın, iktidarını yalamayı tercih etmektesin.
Herkes bilemekte ki, bu sistem demokrasi
getirmeyecektir. Ama bunu herkes karnından konuşuyor.
Açık açık konuşanlar da, bunun yanına beş
daha ekleyerek, halkın dikkatini dağıtıp, tepkisini dağıtıyorlar. Muhalefetin basın
açıklamaları ve salon konuşmalarına bakınca bunu görmek çok kolay.
Elbette sorun çok. Ama sizin önceliğinizi
ne?
Korkum var mı? Hayır.
Bu Ülke sanılandan çok daha büyüktür. Bu
Ülkenin üniter yapısı bozulur mu? Hayır. Çünkü etrafınıza bir bakın, her reklam
panosu ve şirket afişi yabancı bir şirketin.
Bu şirketler salak mı, bu organizasyonu
bozarlar mı? Hayır. Ama sistemin zayıflaması, onların işine gelir. Ülkeyi ve
yönetimleri diz çöktürmek daha kolay olur. .
Artık, Milletin de hamasete ve yalanlara karnını
tok tutması gerek. Hala doymadık mı?. İktidarların işi "CAMBAZA
BAK"ıtmaktır. Ya bizlere ne oluyor, halk olarak. Biz de iktidarların bu
oyununa gelerek, gündeme takılıp gidiyoruz. Halk olarak da, muhalefet olarak
da. Çok eleştirilen Vali Tandoğan, gösteri yapan gençleri makamına çağırıyor ve
konuşuyor, o FAŞİST oluyor, sokağa çıkanın "çanına ot tıkanıyor", bu
ise demokrasi oluyor. Ve ey halkım, sen de buna alkışlıyorsun. Ben de seni
alkışlıyorum ama, senin gibi değil.