Öyle sözler vardır ki, her duyduğumuzda, her düşünüp aklımıza geldiğinde bir kez daha şaşırıp kalırız.

   Ben de sık sık kullanırım Lewis Carroll'un o ünlü sözünü:

    Lewis Carroll, Alice Harikalar Diyarında adlı klasiğinde, ormanda yolunu kaybeden Alis, bir yol ayrımında karşısına çıkan tavşana sorar, "hangi yoldan gideyim?"

    Tavşan da, nereye gideceksin" der.  Oysa Alis'in sorunu ormandan çıkıp, evine girmektir ama o kadar yorulmuş ve şaşkındır ki, ne diyeceğini bile şaşırmıştır. O yüzden de, "bilmiyorum" der.

   Tavşan da haklı olarak:

   "Nereye gideceğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin hiçbir önemi yoktur", der!..

    İşte öyküde geçen bir tümce, yüzlerce yıldır anıla anıla, okuna okuna bu güne kadar ulaşabiliyor ise, söz kadar yazan ve söyleyenin de bir önemi vardır.

   Peki, bu sözü söyleyen, masalımsı öyküyü yazan Lewis Carroll kimdir?

    Yazar, pozitif bilim matematikçi, din bilgini Profesör Anglikan Kilisesi Papazı, fotoğraf sanatçısı, vs.

    Demek ki, var olan her sözü herkes söylese de, öyle ilk sözü herkes yazıp, söyleyemiyor. Bir altyapıya gereksinim var.

    Kişisel olarak fena bir "Kamu Yöneticisi", yine fena bir Demokratik Kitle Örgütü/ Sivil Toplum yöneticisi sayılmam. 

    Bunu, hem kamuda çalışırken tanıyanlar, hem de bir hemşeri olarak yıllarca Ankara, Antalyalılar Derneği Başkanlığımdan ve Antalyalılar Evi Kurucu başkanlığımdan tanıyanlar çok iyi bilirler. Siyaset deneyimimden ise hiç söz etmiyeyim, çünkü orada genel bilinenler ile ülkemiz günümüz siyasi ortamı gerçekleri pek örtüşmüyor. 

     Burada işin gerektirdiği koşullar değil,  mevcut sürecin sürmesi için, "adamının adamı, yoksa madamının madamı" olmazsan, bir "halt" olamıyorsun.

    Ak Parti/AKP, yirmi yıldır ülkeyi, "köpeksiz köyde, değneksiz dolaşarak" yönetiyor. 

     Bir çok yaptığına kesin karşı olduğumu orada olan dost, arkadaş ve tanıdıklar ile de paylaşırım. Ki Cumhurbaşkanı ve Genel Başkan olarak Erdoğan bu süreci görmüş olacak ki, Tan Sağtürk gibi bir dansçıyı, Opera ve Balen Genel Müdürlüğüne atadı.

    Mutlaka geri planda da sanat ve genel yönetim, maliye ve denetim konularında yetkin atamalar da yapacaktır. Parti kadrolarında yaptığı değişiklikler de bir değişim sürecinin başladığını gösteriyor.

    Ne yazık ki, muhalefet cephesi ve Ana Muhalefette ise, torbada ya da torbadakilerin ceplerinde  ne var ise onlar ile kamuoyunun karşısına çıkıyorlar.

   Yazı birden şahsi bir sürece dönmüş gibi ise de, değil. Bir takım deneyimler insana çok şeyler katıyor, o yüzden bazı örnekler çok da gerekli oluyor.

   Bazen bana arkadaşlarım sorar;  o kadar yazıp konuşuyorsun da neden bir kitap yanıyorsun, diye. Soranlara yanıtım:

    Kitap satış yerine girdiğim zaman, yazdığım kitabı almamı gerektirecek bir sebebim olsun, diyorum.

     Ana Muhalefet partisi hem bugünkü süreci maalesef kısır çekişmeler ile yönetiyor, yetmiyormuş gibi bir de "en aydın, demokrat" kitle tabanına, seçmenine sahip Parti'ye "ne idiğü belirsiz" yönetici, danışmanlar getirerek kamuoyunda kuşkuları zirve yaptırmaktadır.

   Hele hele "cambaza bak" gibisinden Belediye Başkan adayı ve Genel Başkan adayı belirleme/ seçme sürecinde yaşananlar ise tam bir komedi.

    Tamam ülkede Cumhuriyetin temel değerlerine bir saldırı vardır, laiklik konusunda çok tehlikeli süreçlere girilmiştir.

   Ülkenin yıllardır biriktirdiği maddi ve manevi değerleri bir bir yok edilmektedir. Gençlerin, ülkenin yarınlarına güvenleri yerle bir olmuş, gidebilen geleceğini yurtdışında aramaktadır.

     İktidar Kendi yol haritasını çizmeye çalışırken, maalesef muhalefet ve Ana Muhalefet, kendi adamlarını seçtirmek için belediye başkanı adayı kampanyasına başlamıştır.

    Peki şu soruya yanıt nedir?

    Şahsen ben soruyorum.

    Ben ve benim gibi yüzlerce, binlerce kişi, seçtiği başkanların başka parti ve seçmen kitlesinin değirmenine su taşıdığı ortada iken, aynı sürecin içine girip, niçin bu adaylara oy verelim.

     Muhalefet, önce bir kitapçıya gidip, Lewis Carroll'un, Alis Harikalar Diyarında yapıtını alsın ve okusun. 

     Belki orada, bir tavandan öğrenecekleri çok şeyin olacağını görürler.

     Yoksa, "Nereye Payidar, Nereye" tiyatro oyunundaki gibi, gittikleri yolun bir yere çıkmadığı geç görürler.

    Hoş bu siyasi sürecin içinde olanların, bir önceki dönemden dolayı cepleri dolu, tuzları kuru da, olan kendini aydın, demokrat, yurtsever sananlara olacak da, ona yanıyorum, ülkem ile.