Duayen gazeteci Uğur Dündar, Sözcü Gazetesi’ndeki dünkü köşe yazısını şöyle bitiriyor :
“Yazın bir kenara
Atatürk’ü müfredattan silmeye çalışanların ‘ olmasaydın olmazdık’ diyecekleri
günler yaklaşıyor”
Eskiler ‘gün gelir devran’ döner derler..
Gün geldi, devran
döndü, dün Atatürk düşmanı olanlar, Atatürk düşmanlarına kol kanat gerenler,
alkış tutanlar, cesaret verenler, sırtını sıvazlayanlar, bugün Atatürkçülerden
daha koyu Atatürkçü oldu çıktı..
Türkiye genelinde, Atatürk’ün ebedi istirahatgahı Anıtkabir’de olduğu gibi Antalya’da tanık olduk bu duruma..
Büyük Kurtarıcı Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 79’ncu yılı nedeniyle Antalya Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen anma töreni önceki yıllara göre çok farklıydı..
Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından yenilenen ve kapasitesi artırılan Cumhuriyet Meydanı’nda alışılmışın dışında bir kalabalık vardı..
Elbette çok şaşırtıcı bir görüntüydü..
Çünkü yıllardır Cumhuriyet Meydanı’nda ulusal bayramları, Atatürk’ü anma törenlerine katılımı bu kadar kalabalık görmedim.
Söz konusu etkinliklere katılanlara aşinayız..
Bilindik simalar, bilindik törenler ve söylemler..
Giderek de azalan katılımcılar..
Endişeyle izlerdik bu durumu..
Katılımcıların
azalmasını ülkede hakim kılınmaya çalışılan korku imparatorluğuna bağlardık..
Bir de gençlerin
katılımının az olmasının kaygısı, tasası içindeydik..
Dahası ulusal bayramlara ve Ata’ya bağlılığımızı bıkmadan, usanmadan tekrarladığımız 10 Kasım törenlerine katılanların sayısına yakın güvenlik görevlisi bulunurdu Antalya Cumhuriyet Meydanı’nda..
Haber ajansı muhabiri görüntüsünde katılanları görüntüleyen polis kamerası, katılımcıların arasına karışarak devlet büyüklerine yapılması olası hakareti saptamaya çalışan sivil görevliler de bu törenlerin vazgeçilmezleri arasındaydı..
Cumhuriyetin
Meydanı Antalyalılara yasaklanmıştı adeta..
Ata’ya çelenk sunumu yasaktı…
Kim çelenk sunmaya
çalışırsa, kim resmi törenin dışında bir eylem yapmaya kalkışırsa önce polis
engeliyle, barikatla, olmadı copla önlenir, ardından da ‘ halkı suç işlemeye
tahrik, milli değerlere saldırı, güvenlik gülerine mukavemet’ gibi suçlamalarla
davalar açılırdı..
O davaların bir bölümü halen devam ediyor.
İşte Antalyalılar, Antalyalı ulusalcılar, Atatürkçüler böylesine güç şartlarda ulusal bayramları, Ata’ya saygı günlerini kutlamaya çalışırken, kutlamalara her yıl yeni kısıtlamalar getirilirken son günlerde birden durum değişti..
Dün Atatürk’ün adını duymaktan, heykel ve büstlerini görmekten rahatsız olduklarını söyleyen bugün Atatürkçü olup çıktı.
Dün Atatürk ve ilkeleri, Cumhuriyet ve ilkelerine saldıranlar, saldıranlara güç verenler, cesaret aşılayanlar şimdi birer Atatürk hayranı kesildi..
Elbette Atatürkçülük kimsenin tekelinde değil..
Ancak durup dururken 360 derece dönüş yaparak birden Atatürk ve ilkelerine alkış tutmak, en kral Atatürkçü pozunu vermek de samimiyetten uzak..
Dün gördük ki Antalya Cumhuriyet Meydanı, ‘Aman bana bir şey olmasın, aman koltuk tehlikeye girmesin’ diye ortalıklarda görünmeyen ve ‘ beyaz yakalılar’ olarak bilenen bürokratlarla dolu..
Dün gördük ki iktidar partisinden nemalanan, nemalanma beklentisinde olan, bunun için de birer Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı kesilenler meydanda arzı endam ediyor, sevimli görünmek için zoraki çaba gösteriyor.
Türkiye genelinde
olduğu gibi Antalya özelinde de sergilenen Atatürk hayranlığı, Cumhuriyet
Meydanı’nın doğal müdavimi olan bizleri çok ama çok şaşırttı..
Dileriz sempatik
görünme çabası değildir Atatürk sevgisi..
Dileriz 50+1’e bağlı değildir Atatürk hayranlığı..
Dileriz geçici bir heves değildir Antalya Cumhuriyet Meydanı’nı doldurmak..