Antalya… Tarımın, turizmin, ticaretin, sanatın, kültürün, eğitimin parlayan yıldızı… Başkenti… Amiral gemisi… Dışarıya açılan pencere…
Bu pırıltılı, ışıltılı sözleri hem bürokratlar hem de siyasilerden bolca duyarız. Bizler de zaman zaman kullanırız…
Bugün ölümünün 79. yıldönümünde saygı, sevgi, minnet ve özlemle andığımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Hiç şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel şehri…”…
Fakat bir özeleştiri zamanı…
Tıpkı Cumhurbaşkanı’nın yaptığı gibi…
Ne dedi; "Bu şehre ihanet ettik, ben de bundan sorumluyum"…
Evet…
Katledildi hem
İstanbul hem büyükşehirler…
Antalya da katlediliyor…
Geçmişten bugüne…
Çarpık kentleşme, betonlaşma…
Orman ve tarım
alanlarının yapılaşmaya açılması…
Olmadık projelerle
kentin su kaynaklarının kirletilmesi…
Haydi başkanlar, bu kirliliğe, çarpık kentleşmeye sebep olanlar çıkıp özeleştiri yapın…
Cumhurbaşkanı ne dedi; 'Ancak mezarlıkta bulursunuz'…
Gerçekten de öyle…
Bir ara Tarım Bakanı da demişti; “Toprağı saksıda görürsünüz”…
Durum iyi değil…
SİT alanlarına, tabiat parklarına demiryolu girerse…
Sahillere marina, kurvaziyer adı altında arka planda yoğun ticari alanlar koyulursa…
Orman alanları, tarım alanları yapılaşmaya konu edilirse…
Hem de Tarım’dan gelen izinle…
Durum vahim…
Sadece seçimleri
değil, geleceği de düşünün…
Hem öz eleştiri yapın hem de artık betonlaşmaya bir dur deyin…