İnsanlık, ilk ilkel insan topluluklarından, günümüz modern-gelişmiş insan topluluklarına gelene kadar binlerce yıl geçmiştir.

--Toplumlar da kendi üretim tarzlarına bağlı bir yaşam biçimi oluşturmuşlardır. Marks'ın deyimi ile, alt yapı, üst yapıyı belirlemiştir. Bugün de durum aynen böyledir.

--Bu günlere gelindiğinde, bir konu yanlış anlaşılmaktadır. Gelenekçilik gericilik, modernlik ilericilik.

--Elbette ki gelenekçi aileler ve toplumlar değişim ve dönüşüme kaplıdır. Doğrudur. Ama unutulmaması gereken şey de değişim ve dönüşümün hangi yönde olduğu ve kimin ne işine yaradığıdır.

--Gelenekçi aile ve toplumlarda, yıllardır süzüle süzüle gelen gelenek ve göreneklerin oluşturduğu bir etik vardır. Ve herkes de bu etiğe uyar.

--Bu geleneksel etiği zorlayan ve özellikle de gençlerden gelen talepler de genellikle de, "eh işte delikanlı", "kanı kaynıyor", "olur işte bu yaşta" gibi hoşgörü sözcükleri ile anlaşılır ve kabul edilir hale getirilir.

--Bu gelenekçi yapılar, genellikle feodal ekonomik yapının sürdüğü her koşulda vardır. Feodal ya da kapitalist, hangi ekonomik sistem olur ise olsun.

--Çünkü, ekonomik güçlülük o gelenekçi yapının en tepesinde ki kişidedir. Dolayısı ile de kuralı o koyar ama o kurallar da yıllardan bu yana gelen gelenekler doğrultusunda oluşur. Konulan kurallar değişen ve dönüşen koşullarda doğru ise sistem işlerliğini sürdürür, değilse de, değişen çağların ve ekonomik sistem ve koşulların getirdiği durum ve kazanımlara bağlı olarak dağılır.

--Modern çağda ailelerde ve toplumda, Ülkemizde de özellikle Özal Dönemi denilen, 1980 sonra dönemde yaşananlar da budur

--Feodal aileler, yapılar birer birer dağılmış. Kırsal (köy, kasaba hatta küçük şehir varoşları) kesim ekonomik sistemin kendisini zorladığı koşullar nedeniyle birer birer yaşadığı yerleri terk edip önce şehirlerin varoş/dış mahallelerine göç etmiş;

--Zaman ile yerleştiği alanların gelişmesine, sistem ile kurduğu bağa bağlı olarak da ekonomik-sosyal yaşamında olumlu ya da olumsuz süreçleri yaşamıştır.

--Özellikle teknolojinin gelişmesi ve herkese ulaşacak kadar ucuzlaması ve yaygınlaşması ile, geleneksel kesim, ekonomik ve sosyal yaşamında bir değişim ve dönüşüm yaşamıştır.

--Artık dönem Kapitalist sistemin her türlü olgu ve değeri metaya çevirerek kullanışlı hale getirdiği bir dönem olmuş ve yaratılmıştır

--Dışa açılıyor diye, geleneksel yapıların bozulduğu, ama yerine ne olduğu belli olmayan karmakarışık yapılar ortaya çıkmıştır.

--Giyim kuşam, yaşam koşullarının gerektirdiği şekillerin dışına çıkıp, her şeyin modasının yapıldığı, ticaret meta yapıldığı bir dönem ve şekle getirilmiştir.

--Özellikle kırsal kesimden gelenlerin zorunlu olarak yaşamlarının bir parçası olan örtünme, zaman ile moda ile şekillendirilip inanç dışında sosyal bir olay konumuna getirilmiştir.

--İşte burada geleneksellik ve modernliğin kıyaslanması noktasına gelinmesi gerekmektedir.

--Geleneksellik, yüzyıllarca oluşan bir sürecin sonucu iken, ki, toplumsal kurum, yapı ve kişilerce kabul görür iken, modernleşme adı altında, geleneksel yaşam bir meta haline getirilmiş, dini cemaat ve topluluklar da burada önemli çıkarlar elde ederek, sisteme hizmet edecek görevler/roller üstlenmişlerdir.

--O yüzden, elbette ki modernizm gelişim ve değişimin adıdır. Ama her gelişme ve değişme de, kimin ve neyin lehine ve çıkarınadır. Bunu da çok iyi değerlendirmek gerek.

--Ne yazık ki, özellikle Devletci ekonomik geleneksel yapıların, 24 Ocak 1980 kararları ile Liberal/sermaye rejimi kurallarına uygun olarak değiştirilmesi ile, bu değişimin arkasına konulan güç ne yazık ki, sağcı, gerici ve dinsel inançların siyasi, ticari hale getirildiği ve kullanıldığı bir dönem yaşanmıştır.

--Feodal yapıyı, sosyal yapı ile desteklemiş, geleneksel olarak kişileri iyi ve güzelden yana özendirici olarak yönlendirmiş bir toplum ve milletin, bugün modernlik diye tanımlanan bir sürecini alkışlamak, bana pek de güzel ve anlamlı gelmiyor.

--O yüzden ne gelenekçilik gericilik, ne de modernlik ilericiliktir.

--Bu sistem ve yapıların toplumun, toplum kesimlerinin mi işine yaradığına yoksa, belirli çıkar gruplarının mı işine yaradığına bakmak gerekir.

--Ne yazık ki, toplumumuz kendi öz değerlerinden uzaklaştırılmış, Cumhuriyetin kurucu felsefe ilkelerinden koparılmış okyanusta yelkenleri yırtılmış bir tekne gibi sağa sola savrulmaktadır.

--Nerden mi çıkarıyorum.

--Gündüzün hangi saatinde olur ise olsun, TV kanallarına, gazete sayfalarına ve de en önemlisi etrafınıza bir bakın neler göreceksiniz?

--SİZ, BUNLAR MISINIZ? Siz bu musunuz? Yazık!..