Biz yola
çıkarken Antalya’nın kuzey yamaçlarına yağmur serpiştiriyordu. Yıllardır bıkıp
usanmadan kaydettiğim aracın ön camından yağmurlu şehir trafiği
fotoğraflarından kaydettim bi sürü. İstikamet TÜKİD’in İstanbul TÜYAP’ta
organize ettiği Kırtasiye Fuarı.
Evet bilen
bilir daha evvel de bu fuarlara katılmışlığımız var ama bu sefer farklı. Tıpkı
Antalya gibi salgın riskinin yükseldiği koca şehir İstanbul’da nasıl bir fuar
düzenlendi, buna bakacağız.
Biz bu
fuarlara hep Antalyalı kardeşim Volkan’ın Haslet Tur firması ile gideriz.
Direksiyonda kendisi olur. Yıllardır gezi turları düzenlediği için keyfli
sohbetlerimiz de olur. Yine öyle bir süreçte yola revan olduk. Bu arada bizim
buralara yağmur olan su damlacıkları, Bucak’a vardığımızda kar haline büründü.
Volkan
arabayı sağa çekti bi yerde. “Buyrun kar keyfi yapın” dedi. Eee haklı, biz
Antalyalılar için kar “keyf” demektir. Çilesini çekmeyince. Birkaç fotoğraf
çektim. (Sayfanın tamamı aslında) ve atraksiyon başladı. Evden çıkarken yanıma
küçük kavanozda bizim Kadir Dursun’un Adıyaman Tut ilçesinde organik koşullarda
ürettiği Dut Pekmezinden almıştım. Eşime, “Sana karlama ikram edeceğim” derken
ortaya çıkacak atraksiyonu düşünememiştim.
Havva Hanım
karı tabiri caiz ise “dalından” topladı. Az daha uğraşsak gökyüzünden direk
bardağa da doldurabilirdik ama vakit yok. Hemen oracıkta kar pekmezle buluştu.
Muhteşemdi.
Yeniden yola
koyulduğumuzda, telefonumdan kulaklıkla dinlediğim şarkıyı Nilüfer
seslendiriyordu:
“Her yerde kar var, kalbim
serin bu gece
Her yerde kar var kalbim senin bu gece
Belki gelirsin sen bakarken pencereden
Gözler yanlız özler, karda senden izler
Yürümek karda zordur
Gelirsen bak aşk budur
Dönsen köşeden şöyle
Şarkı söylerim böyle
Lay-la-lay-lay,
la-lay-lay, la-lay-lay “
Arka koltukta
ise bir başkası Akrep Nalan’a selam gönderiyordu:
“Karlar düşer
Düşer düşer ağlarım
Hep ismini
Hep ismini anarım…”