Ermenistan’la protokol denince bilgiçlik taslamaya hiç gerek yok. “Sıfır sorun”, “uzlaşma”, “barış” , “iyi ilişkiler” vb. sözleri bir yana bırakalım; çünkü asıl konu bellidir:
Batıdan ve kuzeyden kollanıp, korunan bazen da kışkırtılan küçük devlet bizi, ayrımsız cinayetler işleyerek bir ırkı yok etmiş kanlı katiller olarak görüyor.
Görmekle kalmıyor, bizi dava ediyor. Davayı kazanmak için yabancı devletleri kışkırtıyor, Batılı devletler aracılığıyla şantaj yapmaktan geri kalmıyor.
Şantajcı devletler emrediyorlar; T.C yönetenleri 7 yıl önce söz veriyorlar; uzlaşacağız diyorlar. Alttan alıyorlar, “Siz katilsiniz” suçlamasının bir davada iddianame olduğunu unutup, konuyu tarihçilere bırakalım deme hafifliğini gösteriyorlar.
Karşı taraf ve yandaşları, “katil” demekten caymışlar mı?
Hayır!
Siz, buna karşın elinizi uzatıp tokalaşıyor musunuz?
Evet!
Gerisi küçük devletin şantajı karşısında eğilip bükülmek değil de nedir?
Konu, Karabağ’ın işgaliyle değil, “katil” suçlamasıyla bağlıdır.
“katil” suçlaması sürdükçe Karabağ boşaltılsa da bir şey değişmez!
Tokalaşacaksan tek bir koşul var: “Katil” diye suçlamayı, davalar açmayı bırakacaksın!
Bu da yetmez! Terör örgütü kurmuşsun; silahsız devlet görevlilerine kıymışsın. Kısacası “Terörü destekleyen bir devlet” olmuşsun. Suçlusun! Yargılanmayı hak etmişsin. Önce terör suçunu kabul edeceksin.
Yok, hayır, terör suçu yalnızca Taşnak partisini bağlamıyor. Teröristleri devlet olarak bak nasıl desteklemişsin:
“1981 Paris-Orly katliamı tutuklusu Garabedyan, 23 Nisan’da (2001), Fransız meclisinde alınan “soykırım” kararına dayandırılan Fransız mahkemesi kararıyla salıverilerek Erivan’a gönderildi. Salıverme kararına, Garabedyan’ın eyleminin, yurtseverlik duygularıyla gerçekleştirilmiş olduğu da eklendi….
Türkiye sustu. Türkiye’yi yönetenler de sustu Garabedyan, Erivan’da devlet tarafından ‘kahraman’ olarak törenle karşılandıktan sonra konferanslara katılmak üzere ABD’ne gitti. Türkiye yine suskundu; barışsever olduğunu ileri sürenlerden bile ses çıkmadı.
Oysa Orly’de THY bürosuna bombalar atılmış, birçok insan ölmüş, çoğu sakat kalmıştı.
Son cinayetten hemen sonra Paris’ten Türkiye’deki TV’lere bağlanan Avukat Deveciyan, ağır sözlerle ulusumuzu suçlamaktan geri kalmadı.” (Savaşmadan Yenilmek, UDY, 2007, Sayfa: 203)
Deveciyan şimdi, Fransa hükümetinde Bakan… Ermeni teröristi Garabedyan’ı ulusal kahraman ilan etmiş olan devleti, 5 yıl önce İstanbul’a cenazeye çağıranlar, şimdi protokol imzalıyorlar.
“Soy kıran katiller Türklerdi, ittihatçılardı. (Cumhuriyet devleti kurucularını da onların ardılı sayıyorlar) Gerisi bizi bağlamaz” diye düşünüyor olabilirler.
Ancak son derece yalın bir gerçek var: Soy kırıcılık davası geri alınmadan terörü destekleyenlerle tokalaşmak iftirayı kabullenmektir. Bu davadan caymayan devletin güçlenmesi ve Batı’dan destek alması için hava sahanızı açmak uzlaşmak değil, teslimiyettir.
Her konuda konuşmakta acul davranan TSK yöneticileri nedense bu konuda suskunlar. İyi ki öyle; çünkü yurttaşların yanık bağırlarına bir avuç su serpip duyarlılıkları söndürmekte üstlerine yok!
Hem ne de olsa atılan her adım, NATO genişleme programına uygun! Gerisi boş sözden başka bir şey değil.
12 Ekim 2009, UDY, 2010