17 Kasım 2022 tarihinde "Ekmeğimiz kurataralım” başlığı altındaki basın duyurusunda ekmeğimizin nasıl rezili rüsva edildiğini, milyarlarca döviz ödeyerek ithal etiğimiz buğdaydan ürettiğimiz ekmeğimizin önemli bir kısmının çöp yığını gibi çöpe atıldığını anlatarak tedbir alınmasını, hatta tüketilmeyen ekmeklerden beslenmemiz için ara gıda ürünleri üretilerek aç halkımızın doyması için kullanılması gerektiğini detaylıca anlatmıştım. Bu konuda il- ilçe ve ülkemiz bazında ciddi bir proje hazırlanarak tüketilemeyen ekmeklerin ekonomimize kazandırılması gerektiğini, diğer taraftan ekmeğin kutsiyetini de dile getirerek insanlarımızın bir numaralı gıda kaynağımıza karşı ihanet etmemesi için sağlıklı bir davranış sergilemesi gerektiği işaret edilmişti.
Tabir yerindeyse, yana yakıla ortaya konulan bu çok önemli konunun yayınlanmasına dayalı geçen bir yıla rağmen en ufak bir adımın atılmamış olması, ülkemiz için fevkalade üzüntü verici olarak değerlendirilmektedir.
Konu bütünsel olarak değerlendirildiğinde ülke boyutunda günlük olarak milyonlarca ekmeğin çöpe atılıyor olması korkunç ve affedilemez noktadadır.
Mesela şahsen benim bu konuda şu veya bu seviyede olmak üzere herhangi bir ülkede yetkili bir organın sorumlusu olsam bu hususta konuya müdahalede bulunarak bu rezalete, bu vahim hadiseye sahip çıkarak bu hoyratlığa "DUR" derim.
Dünya bilim çevrelerinden yansıyan bilgilere göre 2030 yılında dünyada 1.5-2 milyar insan açlıktan ölecektir. Böylesine vahim ve korkunç bir duyarsızlık karşısında halk olarak mutlaka yapmamız gereken bir şeyler olmalı.
Devlet - mille ve fırıncılar odası - tüketici dernekleri- belediyeler-ticaret teşkilat ve idaresi bir araya gelerek, hatta üniversitenin de içinde bulunacağı bir çalışma grubu Sayın Vali’nin başkanlığında örgütlenerek, komisyonlar oluşturmak suretiyle bu yaraya bir neşter vurulması gerekmektedir.
Bir ülkenin kalkınmışlık ölçü ve kriterlerinden bir tanesi de ekmeğine karşı gösterdiği özene odaklıdır. Ekmek, insanlığın temel gıdasıdır.
Ekmeğe gösterilen saygısızlık, insanın kendisine ve ailesine gösterdiği saygısızlıkla eş değerlidir. Çanakkale ve Sakarya savaşlarında aç kalan yavrularımızın (Mehmetçiklerimizin) açlıkta gön çarıklarını yediği, ayrıca düşman kurşunuyla ölen atların etini yemek zorunda kalan askerlerimizin ve süvarilerimizin hazin durumu asla unutulmamalıdır. (Bu ağır ve kahredici gerçekler, yıllar önce köyümdeki yaşlı ve savaşlara katılan gazi dedelerimiz tarafından göz yaşı atmosferinde anlatılan gerçekler arasındadır.
Günümüzde hayal bile edilemeyen bu vahim manzarayı, günümüz insanının gözünün önünde canlandırarak ekmeğe karşı nasıl davranması gerektiğini bir kere daha vurgulayarak, asla istemememe rağmen konuyu tarihi manada, şifahi bir belge olarak anlatma mecburiyetini hissettim.
Allah ülkemizi ve toplumumuzu böyle bir dramatik atmosferden korusun. Aziz şehitlerimizin kabirlerine ve topraklarımıza düşman çizmesini değdirmesin.