[FOTO GALERİ ]
Alanya’ya ilk kez kuş uçumu bakıyoruz. Alanya kalesinden denize taş düşürmeye çalıştığımız ilk seyahatin ardından 33 yıl geçmiş. O zamanlar anımsıyorum, gexi yazımda “evlerin çatısı bile muz bahçesi desek abartmış olmayız” diye not düşmüştüm.Oysa teleferikteyken kendimizi gökdelenler arasında zıplayan örümcek adam gibi hissettim.

 

Antalya Gazeteciler Cemiyeti üyelerini küçük ölçekli seyahatlere gönderiyor. Ne yani, Umreye mi yollasın. TÜRSAB, SAYD, ARO, ATİB ve STB gibi turizmle ilgili kuruluşlar ile başlatılan  “Antalyalı Gazeteciler Kültürel ve Doğal Mirası ile Buluşuyor” adlı projenin 4. ayağı olan Side-Manavgat-Alanya gezisi için yollardaydık. Siz bugün burada Alanya gezimizden tespitler göreceksiniz. Manavgat biraz emek ister, çünkü bende torpilli. Alanya’yı fazla şımartmayalım, “İl olacağız” diye yine ayağa kalkmasınlar.

Ben Alanya’ya en son 3 günlük bir tatile gittiğimde İlkem 3-4 yaşlarındaydı. Küçük, siyasi toplantı takipleri için gidilenleri saymıyoruz burada. Türkiye’nin “Turizme açılan ilk mağarası” Damlataş önünde buluştuk Alanya ekibi ile. Alanya Gazeteciler Cemiyeti’nin değerli Başkanı Gaye Coşkun, yanına yönetim kurulu üyeleri ve belediyenin Kültür Şubesinden bir memur kardeşimizi de alarak gelmiş.

Görmeyenler için, işe Damlataş’tan başladık. Özüm’ün teee 13 yıl kadar önce ben panoromik mağara fotoğrafı çekerken sarf ettiği “baba, burada damla ve taş dururken mağarayı çekiyorsun” cümlesini hatırlıyoruz. Sarkıtlarda istediğimiz kadar su damlası yok, ayrıca vakitte yok.

İstikamet teleferik. İşte bu yeni. Alanya’ya ilk kez kuş uçumu bakıyoruz. Alanya kalesinden denize taş düşürmeye çalıştığımız ilk seyahatin ardından 33 yıl geçmiş. O zamanlar anımsıyorum, gexi yazımda “evlerin çatısı bile muz bahçesi desek abartmış olmayız” diye not düşmüştüm.Oysa teleferikteyken kendimizi gökdelenler arasında zıplayan örümcek adam gibi hissettim.

Turizmin “Kum- Deniz- Günşten ibaret olmadığını kavradık ya. Belediyeler artık “Kültürevi” inşa ediyor. Alanya merkezde eski Alanya evlerinin butik restaurant olarak dizayn edildiğini görmüştük geçmişte. Ama burada bildiğin “kent Müzesi gibi bir ev. Alanya’daki günlük yaşamıi ipek böceği kültürünü, hatta “Gara Jawa”yı görmek güzeldi. İkram ettikleri aromatik çay ise o yorgunlukta efsane oldu.

Kale’den teleferik yerine otobüs ile planını çok beğendim. Daha fazla yer gördük. İniş yolunda Alanya’nın mübadale ile değişen kimliğini filan konuştuk. İstikamet Dim Çayı.  1997 yılında temeli atılan Baraj ne aşamaya gelmişti sahi. Son yıllarda buradan “eğlenceli” fotoğraflar geliyordu.

Öncebarajı görüyor, ardından bizi misafir edecek olan “Ada” isimli tesise geçiyoruz. Güleryüz tamam, hizmet tamam ama bölgedeki oluşum hoşumuza gitmiyor. Bildiğin demir yığınlarından apartman çardaklar kurulmuş. Suyun hem içi, hem kenarları, devasa su kaydırakları da buna aklenince ne “çayın suyu” görnüyür, ne çevrenin bitki örtüsü.

Akşam saati bizi “nisan yağmuru” ile uğurladı Alanya. Romantik olmaya çalışıyordu zahir. Buradan Antalya Gazeteciler Cemiyeti yönetimine, Alanya Gazeteciler Cemiyeti yönetimine ve proje paydaşı olan Antalya Gazeteciler Cemiyeti'nin önderliğinde TÜRSAB, SAYD, ARO, ATİB ve STB'ye teşekkürler.