Dünyanın diğer Ülke ve Devletlerinde ya da toplumlarında ne, nedir; bilinen, öğrenilen şeyler ve kavramlar nedir, ne değildir?

--Toplumda, Ülkede öğretilen, eğitilen şeyler ile öğrendim, bildim sandığımız şeyler, hep aynı mıdır?

--Burada iki sorun oluşuyor.

--İlki eğitim ve öğretimden kaynaklanan.

--Diğeri de, buna bağlı iletişimden kaynaklanan.

--Bu iki değerlendirmeyi yaptıktan sonra, gel de 3 Mart 1924 tarih ve 430 Kanun Numarası ile kabul edilmiş olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası)'nu görmezlikten gel.

--Cumhuriyet değil, Atatürk'ün kuruduğu Türkiye Cumhuriyeti, daha ilk yıllarında, işe laiklik, eğitim gibi evrensel ve çağdaş değerlerden başlaması tesadüfü bir şey değildir.

--Amacım, eğitim birliğinin gerekliliğini anlatmak değil, ama eğitim birliği yasaların içinin boşaltılması, yanından teğet geçilmesi sonucunda gelinen noktaya bakmak istiyorum.

--Bir yandan Fen, Anadolu, Meslek vb liseler ile diğer yandan Laik eğitimi ve yaşam biçimini hedef alan eğitim kurumları sayesinde, oku-yazar, konuşur-dinler ama anlamaz-anlaşamaz olduk. Hani halkın değişi ile, ağzı olan konuşur oldu.

--Bir kere aileler arasından eğitim, siyasi, ahlaki ve birçok toplumsal değerler farklılaştı ve biri birlerinden uzaklaştırıldı.

--İlk başlangıçta bu olay sıradan masum bir şey imiş gibi olsa da, zaman ile siyasileşti. Ve bu günlere geldi.

--Ailelerin terbiye, kişisel-toplumsal ahlaki değerleri, farklılaştı; aynı gelenek ve görenekten gelen aileler, soy soplar bile aynı şeylerden aynı şeyleri anlamaz, anlatmaz oldular.

--O yüzden, herkesin ne bildiğini, bildiğinin evrensel ve ulusal doğrular ve değerler ile ne kadar uyumlu olduğunu bir gözden geçirmesinin vakti gelmiş de, geçmiş gibi.

--Çünkü, herkes konuşuyor ama, kimin kimi anladığı ya da kimin kimden ne anladığı belli değil.

--O yüzden bildiklerimizi bir gözden geçirsek iyi gibi.

--Tabi bunun sebebinin aile, okul, toplum gibi kişilerin eğitildiği kurumlara da bir bakmak gerekir.

--Eğitim ve Öğretimin yapıldığı, verildiği yerlerden sonra;

--Bu işlem sonrasından öğrenilenlere, öğretilenlere;

--Öğrenilenler sonunda da, kişilerde oluşan bilgi birikimlerine, yani bilgi ve kavramlara sıra gelsin.

--Hani halk arasında bir söz vardır ya.

--KONUŞUYOR, KONUŞUYOR AMA, ANLAŞAMIYORUZ, diye!.

--İşte gelinen nokta tam da bu.

--Ağzı olan konuşuyor,

--Konuşuyor, konuşuyor ama anlaşamıyoruz!..

--Gelinen noktada, sebep işte bunlar.

--Bunlar, Devlet, Hükümet, Aile, Şirket ve STK'lar gibi kurumlarca değiştirilmedikçe,

--Bizler de havanda su dövmeye devam ederiz.

--Ne mi diyorum.

--Yapmayın Allah aşkına, bari siz yapmayın. Siz de mi, ne değimi anlamıyor; ya da ben size, ne demek istediğimi anlatamıyor muyum!..

--Oysa, Fazıl Hüsnü DAĞLARCA gibi seslenmiştim, size:

"......Seslenir seni bana “Ova”m, “Dağ’ım,

Nere gitsem bulur beni arınmış.

Bir çağ ki akar ötelere,

Bir ak ... ki yüce atalar, bir al ... ki ulu oğullar,

Türkçem, benim ses bayrağım"

--Bazı kavramları, değerleri evrensel değerlerinden ve doğrularından çıkartıp, işimize gelen soyal ve siyasi mecraya oturtmasak iyi olur gibi.

--Konuşup, anlaşmaya herkesin gereksinimi olabilir de.!..