Türk kamu yönetimi sisteminde ‘yerelleşme, demokratikleşme, katılımcılık, hızlı ve ekonomik hizmet’
gerekçeleriyle sadece çeyrek asırda bir dizi değişiklik yapıldı. Son 7 yılda
yapılan değişikliklerle neredeyse sistem değişti…
Peki ne kadar yerelleştik…
Ne kadar demokratikleştik...
Ne kadar kamu yararını koruyan
anlayışla hızlı ve kaliteli hizmet sunabildik…
Orası karışık işte…
3030 Sayılı yasa ile
başlayan değişiklik silsilesinde 1984’den 2019’a gelinen sürede kısmen olumlu
adımlar atılmış olsa da bazı değişiklikler sonrasında hem demokratik sistem hem
de hizmet sunumunda kalite ve zamanlama açısından sorunlar yaşanmıştır. Köylerin
yok edilişi, tarım ve hayvancılığın sarsılması da cabası…
Şimdi de bu yetmezmiş
gibi seçilmiş belediye başkanına kanunla verilen yetkiler, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı genelgesiyle alınmaya çalışılıyor…
Yıllardır belediye başkanlarının yetkisindeki belediye
şirketlerine atamanın meclise verilişi demokratikleşme gibi dursa da aslında muhalif
belediye başkanlarının yetkilerinin iktidarın ağırlıkta olduğu meclislerce
kullanılmasını sağlamaya dönük bir hamle gibi duruyor…
Tıpkı 6360 sayılı yasa ile büyükşehir belediyesinin
sınırının il sınırına alınarak kırsaldaki oy üstünlüğünü iktidar lehine çevirme
girişimi gibi…
Ankara’da Millet İttifakı Adayı Mansur Yavaş’ın seçimi
kazanması sonrasında meclis çoğunluğu Cumhur İttifakı’nda olmuştu…
Ankara gibi İstanbul, Antalya büyükşehir belediyelerinin de
muhalefete geçmesi yeni bir girişime yol açmıştı ki o da başkanların yetkisini
meclisi havale etme oldu…
Ama kanunsuz…
Çünkü kanuna aykırı genelge
olmaz…
Tabi olmaz diye bir şey yok…
Oldurulmaya çalışıldı. Sonra
yargıya gitti. Ve yargı dur dedi…
Çeyrek asırdır büyükşehir
belediye başkanına ait olan atama yetkisinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 15
Mayıs 2019'da yayınlanan genelgeyle alınışı ne ilk ne son girişim olacaktır…
Gündemde başkaca yetki gaspı girişiminin olacağına dair sinyaller var…
Ancak bu doğru değil. Demokrasi
hepimize lazım. Sandığa saygı duymak, hazmetmek lazım…
Dilerim ki demokrasiyi daha fazla yaralamadan, toplumu
germeden bu psikolojiden bir an önce çıkılır…
Hiçbir makam, mevki, koltuk
sonsuz değil…
Kabullenmek lazım…