"At izinin, it izine karıştığı",
"Karından konuşanların" çoğaldığı,
"Ağzı olanların, hep birlikte konuştuğu",
"Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi"imiş
gibilerin ortalıkta dolaştığı,
"Konuşanın çok, ama dinleyenin yok" olduğu,
...... ..... .... gibi zamanları sevmem. Sıkıntılı ve
sıkıcıdır.
Yakın görüştüğüm arkadaşlarım ile konuşurken, benzer
durumlardan dolayı, hiç birinin elinin kalem ya da klavyeye gitmediğini
söylüyorlar.. Ne garip bir durum.
İçinden bir şeyler geliyor; beynin, kanın kaynıyor,
düşüncelerin kafa kafaya veremiyor. Ve sen çaresizsin.
İşte bunun adı, toplumsal baskı ya da bilinçaltı sansür.
Bu güne kadar hiç duymadım ama, öz sansür desem mi ki?
Bir konuya girmek için bile kırk değirmenden su getirmek.
Başkada yolu yok ki. Derdini anlatacaksın ki, anlasın herkes.
SİYASİ PARTİ nedir, nasıldır, ne işe yarar?
"Benzer siyasi görüşleri paylaşan kişilerin, ülke
yönetiminde söz sahibi olmak üzere kurdukları örgüte, siyasi parti
denilir."
İktidar ve bunlara karşı olan gruplar, çok eski
zamanlardan buyana var olmuşlardır. Hatta Monarşilerde (tek kişinin karar
verdiği yönetim.Kral/Şah/Padişah/Emir/Kaan/Hakan v.b) bile, Monark'a karşı
muhalefet edenler olabilmektedir.
İktidar ve onlara muhalefet edenlerin olması bir siyasi yönetimi
belirlemez. Sadece, yönetsel bir tavır, durumdur.
Siyasi Partiler ise, çok partili Parlamenter sistemin
unsurlarıdır. Bunlarda, bulundukları ülkelerin yönetim şekilleri ve
tercihlerine göre yapılanır ve tavır alırlar.
Örneğin, Sosyalist, Komünist yönetimleri olan
Devletlerde, devlet emekçilerin devleti olduğu için, yönetimlerde de bu düşünce
ve fikirlere uygun bir parti vardır. Çünkü, herkes çalışıyor ve emekçi
sayıldığından, bu sistemin bozulmasına, bu sisteme muhalefete izin verilmez.
ABD gibi koyu kapitalist ülkelerde ise, sermaye sınıfı,
üretim araçlarının tamamına sahip olduğundan, bu sistemin bozulmasına asla izin
vermezler. Hatta ABD'de resmi komünist Parti kurmak yasak ve yoktur.
Ekonomileri karma devletler ise, hem özel sektör, hem de
devlet üretim araçlarına sahiptir. Bu gibi ülkelerde ise, halkın hak ve
özgürlüklerini savunan, sol ve sosyal demokrat partilere, liberal seçkinci
ekonomileri savunan, üretim araçları ve bunlarla ilgili her türlü ekonomik
yapıyı savunmak ise, liberal sağ partilere düşen bir görevdir.
Tabi, bu durumlar o kadar açık ve belirgin değildir.
Her sistem kendisini korumak için, siyasi partilerinin
örgütlenmesine, ona göre izin verir.
Örneğin Demokratik ülkelerde, özgürlük ve demokrasiye
karşı çıkan, savunan faşist partilerin kurulmasına izin verilmez.
Türkiye Cumhuriyetinde ise:
Durum biraz karışıktır.
Siyasi Partilere ilişkin hükümler Anayasanın 68. ve
69'uncu maddelerinde tanımlanmıştır.
Siyasi partiler, sistemin ayrılmaz parçaları olarak
tanımlanmış ve yürürlükte ki anayasa ve yasalara bağlı hükümler çerçevesinde
faaliyet göstermeleri tanımlanmıştır.
T.C.'de ise Siyasi Partilere ilişkin hükümler 2820 sayılı
yasa ile düzenlenmiştir.
Siyasi Partilerin Vazgeçilmezliği ve Niteliği ise;
"Madde 4-Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın
vazgeçilmez unsurlarıdır. Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olarak
çalışırlar.
-Siyasi partilerin kuruluşu, organlarının seçimi,
işleyişi, faaliyetleri ve kararları Anayasada nitelikleri belirtilen demokrasi
esaslarına aykırı olamaz." şeklinde tanımlanmıştır.
Ülkede ki bütün partilerin bu esaslara uygun kurulup
faaliyet göstermesi gerekmektedir.
Devlete ve Cumhuriyete bağlılık, "ATATÜRK İLKE VE
İNKİLAPLARI/DEVRİMLERİ" çerçevesinde belirlenmiştir.
Başka partilerin neyi, nasıl yaptıkları ayrı bir konu.
Ama konu CHP olunca, CHP'yi sadece SOL, SOSYAL DEMOKRAT
bir parti olarak tanımlamak çok büyük yanlışlıktır.
Hem yasa, hem de anayasa gereği olmanın dışında; kuruluş
ilkeleri ve felsefesi gereği CHP, sol ve sosyal demokrat bir parti olmakla
birlikte, Atatürk İlke ve devrimlerine bağlı bir partide olmak zorundadır.
Bilmem anlatabildim mi?