Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın Akdeniz Üniversitesi Stadyumu'nu incelerken yaptığı açıklama 33 bin kişilik stadyum için 100.Yıl Spor Kompleksi'nde karar kılındığını ortaya koyuyor.

Antalya'nın dinamiklerinin '100.Yıl'ı Kurtaralım Platformu'nu oluşturma çabalarında bugün son noktayı koyacakları bugünkü toplantı öncesinde bu açıklamanın yapılması bir hayli manidar.

Öncelikle ve bir kez daha vurgulamak gerekir ki 100.Yıl'da stadyum yapılmasına itirazımız yok.

Ancak stadyumu yapmak adına bu Antalya'nın çok değerli alanının TOKİ aracılığıyla rant kapısı haline getirilecek olmasına itirazımız var, bu işin peşini de bırakmak niyetinde değiliz.

Bakınız ne diyor Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, 33 bin seyirci kapasiteli olarak planlanan stadyum için:

"Yeni Antalya stadyumu sadece 15 günde bir maçların oynanacağı bir yer olmayacak. Yeni stadyum kulübün hediyelik eşyalarının satılabileceği, gelen taraftarlara çay, yemek ikramının yapılabileceği, sosyal donatılarını da yer alabileceği bir yer olacak. Bu stadyum sadece Antalya'nın futbol hayatını dizayn etmekle kalmayacak, aynı zamanda Antalya kentinin kum, deniz, güneş turizminin yanında kongre turizmi bakımından da gelişmesine imkan sağlayacak bir sosyal donatı olacak"

İlk bakışta çok hoş söylemler.

Stadyumda Antalyaspor'a maddi destek sağlayacak donatı alanlarının bulunmasına da kimsenin karşı çıkması olası değil.

Ancak, Bakan Kılıç'ın bu sözlerinin satır araları iki okunursa, 100.Yıl Spor Kompleksi'nin stadyum yapma düşüncesiyle bir ticari alana, bir rant alanına çevrilmesi hedefini yumuşatma olacağı da anlaşılır.

100.Yıl'da ticari alanların, rezidansların yapılmasına karşı çıkanları "istemezükçüler" olarak lanse ediyor iktidar partisi.

Bu düşünceyi destekleyen, bu yolla da meslek odalarını kamuoyunun gözünde sakıncalı, çıkar peşinde koşan ve CHP'nin arka bahçesi gibi gösterme çabasında olan arkadaşlar var.

Elbette herkesin fikrine saygı duymak gerekli.

O halde Antalya'nın çıkarları için mücadele eden meslek odaları ile kentin dinamiklerine de saygı duymak gerekir.

"Arkalarında kaç kişi var ki, güçleri ne ki" gibi meslek odalarını halkın gözünde küçük düşürücü düşünce ve eylemlerin Antalya'ya ne denli zarar vereceğini önümüzdeki süreçte hep birlikte göreceğiz.

100.Yıl direnişinin ardında aslında 'Kentsel Dönüşüm'e direnişin olduğunu bu kentin çıkarlarını düşünen herkes biliyor ve görüyor.

Atatürkçü Düşünce Derneği Antalya Şube Başkanı İbrahim Daş'ın adı 'rantsal dönüşüm' olarak ta bilinen Kentsel Dönüşüm'ün Antalya ayağıyla ilgili iddiaları gerçekten kaygı verici.

İbrahim Daş, Antalya'da kentsel dönüşümün 'Okullar Bölgesi' olarak bilinen İnönü İlköğretim Okulu, İsmet İnönü Kız Meslek Lisesi ve Vakıf Hastanesi'nin yıkımı ile başladığını, bundan sonraki TOKİ aracılığıyla aşamada Dokuma Fabrikası alanından başlanıp, Çallı ile devam edecek inanılmaz bir yıkım- yenileme çalışmasının başlayacağını öne sürüyor.

Dikkati çeken nokta Antalya'da kentsel dönüşümün Cumhuriyet dönemi eserleri olan Okullar Bölgesi'nden başlatılmış olması.

Yıkım öncesinde İnönü İlköğretim Okulu yönetiminin, velilerin, öğrencilerin, siyasi partilerin, meslek kuruluşlarının nasıl çaba gösterdiklerini unutmayalım.

Yıkımı engellemek için yargıya bile gidildi, yargı kararına rağmen AKP'li Büyükşehir Belediyesi yönetimi, bir gece yarısı operasyonu ile Cumhuriyet döneminde yapılan okulları yerle bir etti, Antalya'nın 'utanç çukurları'na bir yenisini ekledi.

Okullar Bölgesi'ndeki çirkin görüntü şu anda devam eden yapılaşma ile giderilmeye çalışılıyor.

Kentsel Dönüşümü TOKİ yapacak.

Önce de defalarca yazdık, TOKİ bu yasa ile inanılmaz yetkilerle donatıldı.

Adı 'depreme dayanıklı olmayan binaları yıkıp, yenilemek" ama yasaya bakıldığında binanın çürük ya da sağlam olmasının hiç önemi yok. TOKİ yasanın verdiği yetkiyle istediği binayı yıkabiliyor, istediği araziyi kullanıyor veya planlıyor.

Yani Antalya'yı zor günler bekliyor.