Antalya'nın turizmde, tarımda dünya markası olma yolunda epey bir mesafe alması tabiî ki güzel bir şey. Ama Antalya'da son günlerde garip şeyler oluyor. Hiçbir resmi vasfı olmayan başı Kipalı iki ABD vatandaşı için üst düzey toplantılar yapılıyor. Tarım arazilerimiz üzerine ülkemize ekonomik katkısı tartışılan sağlık serbest bölge tahsisleri verilmeye çalışılıyor.

 
ABD'li ünlü spekülatör George Soros'tan para aldığı, Başkanı Can Paker tarafından kabul edilen TESEV'in Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz Babüroğlu, Antalya'da ATSO önderliğinde 150 kadar bürokrat, iş adamı ve oda başkanı ile arama toplantısı yaptı. Umarım altından bir çapanoğlu çıkmaz. Antalya'nın uluslararası tekellere peşkeş çekilmesi için bir yol arayışına dönüşmez.
 
Önceki gün öğrendiğimize göre de Suriyeli muhalifler, geçtiğimiz hafta Rixos Otel'de toplanmışlar. Hani şu eşbaşkan Erdoğan'ın Antalya'ya her geldiğinde kaldığı Fettah Tamince'ye ait otel. Suriye'nin tüm bölgelerinden gelen 550 isyancı komutan ve temsilcinin katıldığı görüşmelerde, Tuğgeneral Salim İdris'in ÖSÖ (Özgür Suriye Ordusu) genelkurmay başkanı seçildiği söylendi. ABD, İngiltere, Fransa, Türkiye, Körfez ülkeleri ve Ürdün'den istihbarat yetkililerinin katıldığı Antalya toplantısında seçilen Yüksek Askeri Konsey'in çoğu Müslüman Kardeşler ve Selefi bağlantılı 30 isimden oluşmuş.
 
25 Haziran 2012 tarihinde "Suriye kıvılcımı Antalya'dan atıldı" başlıklı yazımda belirttiğim gibi ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde, 27 Ortadoğu ülkesinin sınırlarının, rejimlerinin değişmesi ve kukla hükümetler olması gerekiyordu. Bunun için Arap baharı başlattılar. Amaçları etnik köken ve mezheplere bölünmüş güçsüz devletler oluşturmak, ABD'nin Ortadoğu'nun kaynaklarını sömürmesi ve İsrail'in güvenli ve genişleyerek Ortadoğu'da rahat etmesini sağlamaktı. Bu projede en büyük destekçisi eş başkanlığını verdiği Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetiydi. Eş başkan Erdoğan, zaman zaman "one minute'' da dese zaman zaman İsrail'e efelense de ABD'ye yaranıp iktidarda kalmak için ABD'nin dediğini yapmak zorunda.
 
Gelelim toplantıya. Aslında Antalya toplantısının öncesi Katar toplantısı var. Katar anlaşmasına, Türkiye Dışişleri Bakanı, Katar Dışişleri Bakanı, Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı, ABD'nin Suriye Büyükelçisi Robert Ford, Riyad Seyf, Ulusal Konsey temsilcisi ve İhvan- Müslimin örgütü lideri Riyad Şakfa'nın yardımcısı imza atmıştır.
 
Anlaşmanın maddeleri şunlardır:

1- Suriye Arap Cumhuriyeti Ordusu'nun sayısı 50 bine düşürülecek ve ordu savunma ordusuna dönüştürülecek,

2- 2- Suriye Golan'dan sadece siyasi yollarla hak talep edebilir. İsrail'le Suriye arasındaki barış görüşmeleri, Amerika ve Katar'ın gözetiminde gerçekleştirilecek,

3- Amerika'nın gözetiminde Suriye'deki kimyasal ve biyolojik silahlar ve tüm füzeler Ürdün'e nakledilecek,

4- Suriye, İskenderun vilayeti (Hatay) hakkından vazgeçecek ve Halep ile İdlip şehirlerindeki bazı Türk köylerini, Türkiye'ye bırakacak,

5-  PKK'nın tüm mensupları Suriye'den dışlanacak, istenen PKK'lılar teslim edilecek, PKK terör örgütü listesine konulacak,

6- Rus ve Çin şirketleriyle şimdiye kadar imzalanan tüm silah ve yer altı zenginliklerinin araştırılması anlaşmaları iptal edilecek,

7-  Katar'ın doğalgaz boru hatlarının, Suriye ve Türkiye üzerinden AB ülkelerine aktarmasına müsaade edilecek,

8- Türkiye'nin Atatürk Barajı'ndan su boru hatlarıyla Suriye üzerinden İsrail'e su ulaştırmasına müsaade edilecek,

9- Savaş sırasında Suriye'de yıkıma uğrayan binalar, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından imar edilecek, Katar, BAE ve Amerika her türlü imar ve keşif imtiyazına sahip olacak,

10- İran, Rusya ve Çin'le ilişkiler sınırlandırılacak, Filistin direniş hareketleriyle ilişkiler kesilecek,

11- Suriye'de yeni kurulacak rejim, Liberal İslam esaslarına uygun olacak,

12- Bu anlaşma, Suriye muhalefetinin yönetimi devralmasıyla yürürlüğe girecektir.

 
Yukarıda görüleceği gibi Türk Dışişleri'nin imzası olan anlaşma Amerika'nın ve İsrail'in çıkarları için yapılmıştır. Yine bu süreçte Türk ve İsrail istihbarat müsteşarları buluşuyor, bu konuda yapılabilecekleri ele alıyor. Türkiye'nin topraklarını müstemleke bir devlet gibi kullandırmasının karşılığında, birkaç küçük taviz verilmiş gibi. Katar toplantısı ardından Türkiye'nin değişik bölgelerine patriot füzeleri yerleştirilmeye başlandı. Füzeleri gönderenlerin kendi meclisinden karar çıkartıldığı hale TBMM'ye bilgi bile verilmedi. Bir kredi derecelendirme kuruluşu, ülkemizin ekonomik notunu artırırken raporuna not düşüyor, "Suriye'ye saldırırsan düşürürüm".
 
Evet, ülkemizde ve kentimizde garip şeyler oluyor, uluslararası tiyatronun kötü birer figüranı gibiyiz. Sanki ülkemizi bizim seçtiklerimiz değil, ABD Başkanı yönetiyor. Eşbaşkan gündem değiştirmek için ecdat falan diyor. Tabi onun ecdattan anladığı Vahdettin gibi Osmanlılar. Eğer cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ü ecdat diye bellese, yaptıklarını örnek alsa ülkemiz böyle kötü durumlara düşmeyecek.