Seçimlerle ilgili ilk yazımın başlığı “Atı alan Üsküdar’ı geçti” idi. 2002 Genel Seçimleri’nde Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ve seçim kurulları seçimleri daha adil yapıyordu. Buna rağmen CHP iyi kötü hem de hiç para harcamadan sandık güvenliğini sağlıyordu. 2004 Yerel Seçimleri’nden beri 10 yerel, genel seçim, referandumda AKP devletin tüm kurumlarını yıprattığı gibi YSK’yı da yıprattığı için önlem almak gerekiyordu. Kemal Kılıçdaroğlu CHP’ye Genel Başkan seçildiği günden beri konuya çok önem verdiğini söylüyor. Sandık güvenliği için parti kasasından epeyce de para harcanıyor. Ama her seçimde büyük umutlarla kurulan seçim merkezinin sistemi çöküyor. Son üç dört seçimdir bu sistemin başına Onursal Adıgüzel getirilmişti. Adıgüzel tarihi 2018 seçimlerinde vahim hatalar yapmıştı. Cezalandırılacağına 2019 yerel seçimlerinde Antalya’ya genel başkan yardımcısı olarak belediye başkan adayı belirlemek üzere atandı. Yaptığı mikserlikle Antalya basınına epey meze oldu.
Geçen yazımda atı alan Üsküdar’ı geçmesin diye yazmıştım şükür atı alan Üsküdar’ı geçemedi ama Adıgüzel’in sistemi gene çöktü. Çok şükür görevden aldılar. Denenmiş, başarılı olmuş İmamoğlu’nun ekibini bu işin başına getirdiler.
Seçime on gün kala seçimin 2. tura kalacağını Erdoğan’ın ve Kılıçdaroğlu’nun yüzde 45 ile 48 arası oy alacağını belirtmiştim. Aynen öyle oldu. Milletvekili aday belirlemelerinde Kılıçdaroğlu’nun kendi cumhurbaşkanlığı adaylığını kabul ettirmek için DEVA, Gelecek, Demokrat ve Saadet Partisi’ne listelerinde 76 milletvekili kotası verdi. Tabi evdeki hesap pazara uymadı. Bunların ancak 44 tanesi seçildi. Başka patilerden CHP listesinden seçilenler ayrıldıktan sonra CHP’nin sandalye sayısı 120’lere düşecek. Tarihi dip seviye. Millet İttifakı’nın sandalye sayısı kıl payı önde olacağını tahmin ederken CHP, İYİ Parti ve YSP beklenen performansı gösteremediği için Cumhur İttifakı az farkla öne çeçti.
Seçimin 2. tura kaldığı 14 Mayıs gecesi kesinleşti. Ciddi anket firmaları ve yorumcular seçimlerin 2. tura kalacağını söylemelerine rağmen CHP, B planı olmadığı için bırakın sahaya çıkmayı ‘Nerede hata yaptık’ diyerek yeniden kadro kuruyor. AKP ise hemen yeni bir reklam filmi hazırlamış bütün TV’lerde dönmeye başladı. Deprem bölgesinde beklenmedik oy almasına rağmen bölge için hazırlanmış yeni programını devreye sokuyor.
AKP bana göre “Türkiye ekonomi modeli” diyerek faizleri dip yaptırıp bir yıl başı gecesi elektrik, doğalgaz, petrole yüzde iki yüz zam ile ülke tarihinin en büyük devalüasyonunu yaratarak ülkeyi dünyanın ucuz pazarı haline getirmiştir. Ülkede müthiş bir barınma ve beslenme problemi çıkmış, ücretlere çok zam yapılıyormuş gibi görünse de enflasyonun yarısını bile karşılamamıştır. Bir de üzerine deprem olmuş depremde 3 -4 gün devlet Saray’dan talimat gelmediği için sokağa çıkamamış, enkaz altında yüz binler ölmüştür. Bu şartlarda seçimi kaybetmesi gereken ve kaybedeceğini gören AKP milliyetçiliği ön plana çıkarıp muhalefeti terörle ilişkilendiren videolar paylaştı. Bu konuda çok da başarılı oldu. AKP şu ülke gerçeğini çok iyi çözmüş. Türk tarihi bir tas hoşaf yiyerek yırtık elbise ve yırtık postalla 24 saat ölümüne savaşmış, lisesini terk ederek Çanakkale’de şehir olmuş kahramanlarla doludur. AKP ulusun bu ulvi duygularını çok iyi kullanmaktadır.
Tabi bu konuda en büyük hatayı bayrağındaki 6 ok arasında Milliyetçilik ve Laiklik olan CHP yaptı. Bu konuda Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Hüsnü Bozkurt gerekli açıklamayı yaptı.
Seçime on gün kaldı. Her şeye rağmen CHP acil toplanmalı ve yeniden tüm kuvvetleriyle yeni bir kampanya başlatmalıdır. Seçimi almak çok zor değil. Kılıçdaroğlu’na tepkisi olan, oy vermeyen çok sayıda sandığa gitmeyen ya da Sinan Ogan’a oy veren gençler var olduğuna inanıyorum. Kızmadan, sinirlenmeden herkesi kucaklayacak bir kampanyayla seçim alınabilinir.
Son olarak Kılıçdaroğlu’nun “CHP’yi değiştirdim, biz eski CHP değiliz. Geçmişte çok hatalar yaptık” gibi CHP’nin geçmişini karalayan sözleri ve uygulamaları için kızan arkadaşlara “Haydi ikinci turda elinizden gelen desteği verin”…
Ülkemiz için hiçbir düzen mafyatik devlet düzenine bulaşmış, alışkanlık haline getirmiş Saray rejiminden daha tehlikeli değildir.