CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykalla, Mustafa Akaydın ve Devrim Kök’ün küslüğüyle ilgili kamuoyunu bilgilendirmek ve yanlış yönlendirilmesini ve yanlış algı yönetimini engellemek adına bu yazıyı yazıyorum. Aslında seçim öncesi böyle bir yazı yazmak istemezdim ama kimsenin kamuoyunu yanlış yönlendirmesine vicdanım elvermedi.
Gelin meseleye kırmızı otobüslerden başlayalım. Akaydın, 80 otobüs almak istemiş bu otobüslerin paralarını bütçeye koydurmak ve satın almak için meclis gündemine 80 otobüs almak için gündem maddesi eklemişti. Otobüsleri istemeyen AKP’liler değil Süleyman Evcilmen ve Muhittin Böcek’ti. Evcilmen ve Böcek bu sayıda otobüs almanın yanlış olacağını, mecliste ret oyu kullanacaklarını beyan etmişti. Zamanın İl Başkanı Ömer Melli arayı bulup ortamı yumuşatmak için CHP grubunu Dedeman Otel’de topladı. Toplantıya Genel Başkan Deniz Baykal’ı da davet etti. Evcilmen ve Böcek’in hiçbir otobüs alınmasın kararından vazgeçirecek orta yolu buldurup, 40 otobüste işi tatlıya bağladı. Baykal’ın bu konuda şahsi bir düşüncesi olmadığı gibi başkanlar arasında orta yolu buldu. Kaldı ki Akaydın kırmızı otobüslerde sosyal demokrat otobüs işletmeciliği yapmak yerine Ulaşım AŞ Müdürü liberal Bülent mantığıyla en lüks semtlere, en çok yolcu taşıyacak hatlarda bu otobüsleri çalıştırdı. Oysa otobüs ve minibüs işletmecileriyle yapılan ATUS Sözleşmesiyle Akaydın, yeni otobüs alınması durumunda minibüsçülerin yolcu sayısı düşerse çok yüklü tazminat ödeyeceğini imza altına almıştır.
Baykal, bir ay önceki basınla sohbetinde kendisinin genel başkanlığında hiçbir belediye başkanının bir kişinin işe alınması, bir ihalenin yapılması, bir plan tadilatının yapılıp yapılmaması konusunda bir cümle söyleyemeyeceğini söyledi. Kaldı ki bir genel başkanın, belediye başkanları arasında uzlaşı sağlamasıyla, genel başkanlıktan düşen birisine bir belediye başkanının bu güne kadar siyasette görülmemiş argo kelimelerle televizyon televizyon gezerek saldırması asla aynı davranış olamaz.
Devrim Kök meselesine gelince…
İl kongresi öncesi ilçe kongreleri yapıldı. Muratpaşa İlçe Kongresi önce zamanın Genel Başkan Yardımcısı Atilla Emek denetiminde 1700 civarında sahte üye yapıldı. Dönemin İlçe Başkanı Ercan Erkan, bunları tek tek buldu, çıkardı. Bu kişilerden kimlikleri toplanarak haberleri olmadan üye yapıldı. O saatten sonra CHP Antalya siyaseti gerildi. Buna rağmen Akaydın, Kepez, Muratpaşa ve Konyaaltı kongrelerinde istediğini elde edemedi. Kemer Kongresi sonrası siyasette benzeri olmayan üslupla çıkışlarını yaptı. Baykal, bu nezaketten uzak davranışlardan sonra Özer Ülken için delegelerden oy istedi. (Bu olayın bile bir yönlendirme olduğunu düşünüyorum.) Bir milletvekili olarak oy istedi diye kıyamet koptu ama genel merkezin kongrelere bu kadar yönlendirme yapması üzerinde hiç durulmadı. Üzerine şimdiye kadar CHP’de görülmemiş genel başkan danışmanlarının Talya Oteli’nde ‘baskı ve aday çektirme kampı’ kuruldu. Aşırı gerilen kongrede her şey önceden planlanmıştı. Kepez eski İlçe Başkanı kuzey tribünlere, Baykal karşıtı amigoları yerleştirmişti. Salonun ortasında kavga çıkaracak amigo bile ayarlanmıştı (gelene gidene yumruk salladı). İl Başkan Adayı Devrim Kök, salona yanında bir takım partiliyle girdi. Birinci sıradaki Baykal ve protokolün tamamını selamlamadan en köşeye geçti. Ülken, konuşması sırasında Baykalla beraber yuhlandı. Salonda kavga çıkaracak, önüne gelene yumruk atacak iri yarı partililer bile ayarlanmıştı. Kök ve ekibi divana tüzüğe aykırı yönetim ve kurultay delegesi listesi vermesine ve divanın uyarmasına rağmen düzeltme yapılmadan listede ısrar edildi ve seçimi kazandılar. Şimdi diyorlar ki Deniz Baykal kongreye neden bu kadar müdahale etti? Aslında kongreye müdahale eden hem de hiç olmadığı kadar genel merkez ve Devrim Kök idi. Baykal sadece bir milletvekili olarak tercihini kullandı. Ama seçimi kazanan Kök, devir teslimden bir saat sonra işe resim indirmekle başladı. Genel başkanın ‘eski genel başkan gerekirse havaalanında karşılanacak’ sözüne karşılık, ‘Asla hiçbir milletvekiline ayrı bir davranışta bulunmayız. Deniz Baykal dahil herkesi il binasına bekleriz’ diye beyanat verdi. Aslında birçok ilçe başkanı parti zarar görmesin diye konuşmuyor. Kök ilçe başkanlarına ‘Baykal’ı karşılamayın’ diye talimatlar veriyordu. Akaydın ise nasıl olsa 10 puan öndeyim diyip Baykalla arayı yapmak için hiçbir girişimde bulunmuyordu. Sonuçta olan Antalya’ya oldu. Binlerce CHP’linin emeği hiç oldu. Olmayacak hatalar, şişkin egolarla yapıldı. Ama Akaydın tarafından suçlu bulundu, Baykal ve ekibi.
Siyaset yapanlar ve siyaset yazanlar şunu çok iyi bilmelidir ki, siyasette herkes birbirinin rakibidir. Herkes birbiriyle rekabet edip yarışırken siyasi nezaketi elden bırakmamalıdır. Küçük, günübirlik, bayağı düşüncelerle, düzeysiz davranış ve lafları rakiplerine sarf etmemelidir.