Bizim Antalya dolaylarında bir söz vardır, "Bulmazın adı, BİLMEZdir" derler. Ey Antalyam ve Antalyalım sana bunu yazmak zorundayım.
Bizler, feodal taşra kültürü ile yetiştirildiğimizden; örneğin konu komşuda yok ise abartılı giyinmez, sokakta çor çocuk var ise öyle ulu orta elinde bir şeyler yiyemez, içemeyiz. Ayıptır, diye yetiştirildik.
"Aç isen tok gibi, kir isen pak gibi ol" ve görün diye. "Komşun aç ise, sen tok olamazsın", lokmayı paylaşmadan boğazından geçmez.
Anlayacağınız bize verilen "terbiyeli ol" denilen "terbiye"nin bedelini yaşam boyu ödedik ve ödemeye de devam ediyoruz.
O yüzden bunları yazmak zorunda kaldım.
Ey Antalyam ve Antalyalım, sana daha önce ucundan kıyısından söz ettim ama bugün Antalya'da yaşananlardan sonra SEN ve SEÇTİKLERİN bak neleri görmezlikten geldi ve duvara toslandı.
Deniz Baykal dönemi. Kendisi sağ ve sağlıklıdır, Olcay Hanım ve yakın çevresinden teyit ettirilebilir bu yazacaklarım. Tabi bir sayın vekilin, Kocaeli'nde eski bir Alevi sendikacı ile ilgili övermiş gibi yapıp, kendi zekasınca yerdiği "Filan adam da pek iyidir de, acaba Alevi olması, ona sorun yaratır mı" gibisinden bel altında çaktığı cümleler ile reddedenler olabilir ama şahit çok.
O dönem ki genel Başkan sayın Deniz Baykal'a CHP Genel Merkezinde ve Angora'da ki evinde, ortalama ayda bir denilecek zaman dilimlerinde bilgi notları sunumu yapmıştık
Kimler mi. Benim kurucusu ve koordinatörü olduğum "7. Ok Düşünce Topluluğu"nca.
İlk dönemler ben, Mimar Mustafa (Bürosunu kullanıyorduk), Nazım Özşuca, daha sonra; Isparta SDÜ Rektörü ve Aydın MV'de olan Metin L Baydar, Hüseyin, İbrahim hocalar ve diğer arkadaşlar.
Neler hazırlayıp sunduk. "Şimdi CHP zamanı", hani "Halkı, Devleti, Milleti ezdirmeyeceğiz, böldürmeyeceğiz, soydurmayacağız" gibi seçim afişlerinin sloganlarından tutun da, daha sonra Parti Seçim Bildirgesine giren "Aile Sigortası" gibi birçok proje dosyasını Sayın Baykal ve daha MV'de olacak olan o dönemki Özel Kalem Müdürü Nesrin Baytok, İstanbul MV ve CHP Genel Sekreteri Bihlun Tamaylıgil'e sunulan bir çok rapor.
O dönem DSP Genel Başkanı da olan sayın Zeki Sezer'e, önceki Ankara İl Başkanları Öncü Uysal'ın da içinde bulunduğu aynı grup, uzun süre cumartesileri 13.30 sunumları (Kendisinden teyit edilebilir, isteyene telefonunu verebilirim) yapmıştık.
Yıllarca, biz sayın Baykal'a Angorada ki evinde sunum yaparken, bizlere o içtenliği ile çay, kek, tatlı servisimiz yapan Olcay Baykal Hanımefendiye de bir kez daha sonsuz teşekkürler.
Dönem değişti, sayın Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı oldu. Önceleri sayın Genel Sekreter Bihlun Tamaylıgil aracılığı ile sunulan proje dosyaları ve bilgi notları bu kez de tarafımdan sunuldu.
Yıl 2019. Yerel Seçim hazırlıkları başlıyor. Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu, daha önceden sunulan ve masasında bulunan dosyalardan (ki kendisine TBMM'de ki görevleri sırasında da, isteği ve gereği üzerine bilgi notları sunardım);
İzmir MV ve Gn Bşk Yrd sayın Tuncay Özkan aracılığı ile randevu verdi ve birkaç kez görüştük ve bilgiler sun/dum/duk.
Bu kez de, sayın Tuncay Özkan'ın Başkanlığında oluşturduğum "Strateji ve Politika Tasarım Grubu" ile birlikte toplantılar ve sunumlar yaptık. Grup bu kez de grubumuz:
Ben (İbrahim Uysal), Ersu Hızır (İzmir B.Ş.B önceki Gn. Sek), Prof Dr İbrahim, Prof Dr Hüseyin, Doç Dr Ozan, Antalya B.Ş Belediyesi önceki İmar Komisyonu Başkanı Y.Mimar Erdem Armen, Maliye'den Nazmi, Sayıştaydan A.Ç ile yeni gönüllüler ordusu olduk. Hazırlanan raporları ben Sayın Özkan'a, o da sayın Genel Başkan sunuyordu.
Kendi ceplerinden uçak biletleri ve giderlerini karşılayarak Ankara'ya gelen bu özverili üyeleri ile Sayın Özkan'ın başkanlığında yapılan toplantı notlarını da, sn Özkan Genel Başkana sunuyordu.
Sayın Genel Başkan Beni, Eğitim Bilim Platformunda görevlendirmek istedi ama, siyasetin ince ayak oyunları başka bir bölüm olsun.
Seçimler olmuş, CHP ve Millet İttifakı Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya gibi birçok belediyeyi almıştı.
Başarının sürdürülmesi, sürecin koordine edilmesi ve denetlenmesine bağlıydı. Yine bize görev düşmüş, Genel Başkanın talimatı üzerine Yerel Yönetimler "Mali Analiz Raporu" hazırlayıp, sayın Seyit Torun aracılığı ile sayın Genel Başkana sunacaktık.
Bunun ile ilgili Strateji ve Planlama grubundan, Ersu'nu yerel yönetim deneyimden dolayı, onu başkanlığında üç kişilik bir çalışma grubu oluşturduk ve tüm belediyelere CHP Genel Merkezinden gönderilen yazı ile, ERSU HIZIR'ın e-mail adresine bilgi ve belgelerin gönderilmesini istedik ve birlikte değerlendirdik, raporladık, sunduk.
Üç aylık bir çalışma sonucunda hazırladığımız belediyelerin mali durumunun incelendiği; bu olanaklar ile daha çok başarı ve verimlilik nasıl elde edilebilir bağlamındaki hazırladığımız rapor, 21-22-23 Kasım 2019'da İzmir'de yapılacak Yerel yönetimler Çalıştayı öncesi sayın Genel Başkanın masasına isimlerimiz de yazılı olarak konuldu.
Biz, raporu hazırlayan üç kişilik ekip, üçümüz de kamu kökenli ve devletin işleyişini bilen ve devlet terbiyesi alan kişilerdik.
Mali değerlendirmeleri bu bağlamda, raporları da bu gizlilik ve bilgi birikimimiz ile yaptık. Bize "biz bunları yaptık" demek düşmezdi. Ayıptı. Övünülmez idi. Denmeyince de, demek bana düştü
Yine bizde derler ki, "ÖNCE EV ÖVER, SONRA EL ÖVER". Biz o raporu hazırladık, sayın Genel Başkan Tuncay Özkan'a bizim için yapılması gerekenleri söyledi, sağ olsun sayın Özkan da elinden gelenin ötesinde çaba harcadı ama, sonuç çıkmıyordu. Meğer, bizim "evimiz" diye çalıştığımız yer, bizim "evimiz" değilmiş. Bırakın övülmeyi, görmezlikten bile gelindi.
CHP'nin İzmirde yaptığı yerel Yönetim Çalıştayına benzer bir çalıştay, İYİ PARTİ tarafından Antalya-Kemer'de yapıldı. Yine bizim düşünce topluluğundan arkadaşlar ile birlikte Sayın Akşener, Genel Merkez yöneticileri, Belediye Başkan ve Üyelerine ben, Ersu Hızır ve Nazmi saatlerce sunumlar yapmıştık.
Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun talimatına ve sayın Tuncay Özkan'ın iyi niyetli çabalarına rağmen, biz çalışamadık. Çünkü, rapor dosyasında, işlerin nasıl yapılacağı ve yöntemleri ayrıntılı olarak da yazılmıştı. Devlet bize öyle öğretmişti.
Biz ne bilelim, CHP Genel Merkezine sunduğumuz dosya bilgi işleme formatı üstüne, eski bilgilerin silinip, yeni bilgiler girilip bizden habersiz sunumların yapılacağını.
Değerli Antalyalı Hemşehrilerim ve CHP'li partililerim. Bu yazıyı, Antalya'da yaşanan malum olaylar üzerine yazdım.
Bizler devlet terbiyesi ile büyüdük ve yaşadık. Bizler, ben "bunu bilirim" diyemeyiz. Maalesef, hani başında da dedim ya "önce ev över" diye meğer, bizim ev dediğimiz partimizde "ev" mi değilmiş, ya da bizim evimiz mi değilmiş anlamadık. Anlayan bize anlatsın.
Bu işler böyle olmaz. Seçimi kazanmak, yarışı kazanmak gibi bayrağı alıp koşmak değildir. Sizin birçok yarışta gördüğünüz o son, birincilik kürsüsü fotoğrafları bir sonuçtur.
O başarının alınması için sizin bilmediğiniz ne çalışmalar yapılır, ne emekler verilir, ne terler dökülür bilemez ve göremezsiniz. Ama sizin bildiğiniz, gördüğünüz son kare resimdir.
Partilerin seçim süreçleri de maalesef böyle son kare görüntüsü ile değerlendiriliyor. İşte bu yüzden, bir süreçte kazanılan seçim, bu süreci unutanlar, görmezlikten gelenler ve başarıyı kürsüye çıkma, mazbatayı almak olarak görenlerce değerlendirildiğinden, bir sonraki seçimler kaybedilmektedir.
Benim seçilmişlere sözüm yok. Onlar her şeyi bilir ve yapma yetkisine sahiptir. Zaten, bir sonrasına da ihtiyaçları kalmamış olabilir. Ama siz sevgili seçmenler, size ne oluyor da, o kadar emeklerinizin boşa harcanmasına, yok olmasına ses çıkarmıyor, sessiz kalıyorsunuz. Onların karnı tok, sırtları pek, çolu çocuğu beğ, ya size ne oluyor. Daha düne kadar kapı komşusu olduklarınız sınıf atlayıp başka mahallelere taşınırken, bu kadar saf olmak için ne yiyor ve içiyorsunuz bize de söyleyin, Allah aşkına.
Son olarak, yine bizde bir söz daha söylenir. "Lafın tamamı aptala söylenir" diye. Dünya'nın en güzel şehri Antalya'da yaşayan ben güzel hemşehrilerim, "arif"dir, anlaması gerekeni anlar.