Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de dediği gibi ‘tencere’ belirleyecek önümüzdeki seçimleri. Ve görünen o ki iktidara sandıkta ‘dur’ demeye hazırlanıyor halk…

 

Bugün Ankara’da meydanlarda kamu emekçileri eriyen maaşları için haykıracaklar. Zam isteyen kamu emekçilerinin haklı taleplerine kulak tıkandığını, görmezden gelindiğini biliyoruz ama tencereler meydanlara çıktıysa sorun var demektir…

 

Çöpten karnını doyurmaya çalışan insan sayısının arttığı günleri yaşıyoruz. Emekçi, esnaf, memur, emekli, öğrenci halinden memnun değil…

 

İşsizlik tırmanıyor… Özellikle de gençlerde…

 

Halinden memnun olan azınlık ise her geçen gün zenginleşiyor. Hatta pandemide krizi fırsata çevirip yağma ve talanla servetlerini büyütüyorlar…

 

En kötüsü de yönetenle yönetilen arasındaki o derin, vicdanları yaralayan uçurum. Bakıyorsunuz farklı makam ve mevkilerde savurganlık, devlet parasıyla şaşalı yaşamlar. Lüks için heba edilen kamu kaynakları…

 

Halk aç, işsiz, çöpten karnını doyurmaya çalışıyor, çocuğuna tablet alamıyor, evine internet bağlatamıyor, akşam ne yiyeceğinin hesabını yapıyor…

 

Bir tarafta ise herşey bol, hesaplar devlete. Ye iç, gez, lüks makamlar, konutlar, saraylar, özel uçaklar…

 

İtibarımız için!…

 

Halkı açlık ve işsizlikle boğuşan bir ülkede devlet olanaklarıyla sefa, kuş sütü eksik olmayan sofralarda poz…

 

Eskiden halkın sofrasına oturanların şimdi halktan kopuşunun resmi aslında yaşananlar. Ve halk artık bu durumu sürdüremez halde…

 

Açlık, işsizlik can yakıyor. Camide canına kıyan ya da portakal ağacına kendini asan vatandaşımızın acısı yüreğimizi acıtırken hala gerekli adımlar yok

 

İşte o yüzden bugün emekçiler sokakta. Tenceresi kaynamayan emekçi, iktidara ‘Sandıkta götürürüz’ diyecek…

 

Umarız istenmeyen bir durum yaşanmaz. Arbede olmaz. Emekçi ve kolluk güçleri karşı karşıya gelmez…

 

Halkı düşünen yöneticilerin yapması gereken halka ses vermektir. Halkın ne yediğini, ne içtiğini, ne kazandığını düşünmeyen bir yönetimin o koltuklarda kalması mümkün değildir…

 

İş, aş üretmeden, milli politikalarla ve projelerle kalkınma başlatmaktan başka çare yok…

 

Ama yine Demirel’le bitirecek olursak ‘Delik büyük, yama küçük’ olduğundan öyle kolay değil, buradan çıkışı yakalamak…