Bugün hep beraber “Anadolu Bilgeliği” kavramı üzerinde düşünelim istiyorum. Hep birlikte, atadan deden gördüğümüz ama şimdi modern dünyada yer almayan şeyler üzerinde düşünelim.

Ben düşüncelerimi ve bu düşünceyi destekleyen örnekleri aşağıda sizinle paylaşacağım. Sizin hayatınızda da doğruluğunu belki ilerki yaşlarda idrak ettiğiniz benim aklıma gelmeyen örnekler vardır, sizde bunları yorum kısmından paylaşabilirsiniz.

Şimdi bize değersiz görünen şehirlerde atacak yer bulamadığımız kül çevrenin ve evin hijyenini sağlamak için kullanılan en önemli malzemeydi. Yeri gelir çamaşır beyazlatır yeri gelir ağaçları ve bitkileri zararlı böceklerden korurdu. Yumurta sarısının tereyağla pişirilmesiyle elde edilen macun yanıkların iz bırakmadan iyileşmesini sağlardı. Burkulmalar  kas zedelenmelerinde  tuz, zeytinyağı ve un ile hazırlanan katı bir hamur iyileşmeyi hızlandırırdı. Şifalı otlar ve bunların kullanımında ayrıca ustalaşmıştı. Oluşan her durum için önerilecek özel bir kür vardı. Yeni doğan çocukların kene ısırığından ileriki yaşlarda dahi korunmasını sağlayan bilgiye sahiptiler. Rivayet odur ki çiçek aşısını keşfeden Avrupalılar bunu Türklerinden görmüş. Türkler deride ufak çizikler açtıktan sonra çiçek mikrobunu vererek( aklınıza laboratuvar ortamı gelmesin) hastalığı geçirmeden bağışıklık oluşturmayı biliyorlardı.

Eski zamanlardaki köy yaşamının doğayla ilişkisinin ne kadar uyumlu olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Ev yapmak için kullanılan yapı malzemelerinin bölgelere göre çeşitlilik göstermesine rağmen o bölgede en kolay bulunana ve dayanıklı hale getirilen malzemelerden yapılırdı. İç Anadolu bölgesinde saman ile karıştırılan toprak dayanıklı hale getirilip güneşte kurutulduktan sonra kullanılırken Karadeniz bölgesinde uygun mevsimde kesildiği için dayanıklı hale gelen ahşam temel inşaat malzemesiydi. Kayalık bölgelerde taş işçiliği gelişmişti ve evler yine doğal malzeme ile birleştirilen taşlardan yapılıyordu. Bu evler insan yaşamı için uygun, sağlıklı, nefes alan ortamlar yani yuvalar olurlardı. Komşular,  tarla işlenmesi ve ürün kaldırılma zamanlarında olduğu gibi imece usulü çalışır evlerini inşa ederdi.

Ne dersiniz belki de köklerimizi hatırlamamız gereken bir zamandayız?