Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde’ Gazetecinin
Sorumluluğu’ şöyle tanımlanıyor :
“Gazeteci, basın
özgürlüğünü, halkın doğru haber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüst biçimde
kullanır. Bu amaçla her türlü sansür ve otosansürle mücadele etmeli, halkı
da bu yönde bilgilendirmelidir. Gazetecinin halka karşı sorumluluğu, başta işverenine
ve kamu otoritelerine karşı olmak üzere, öteki tüm sorumluluklardan önce gelir.
Bilgi ve haber ile özgür düşünce, herhangi bir ticari mal ve hizmetten farklı
olarak toplumsal bir nitelik taşır”
Günümüzde bu tanımlamalar çoktan rafa kalktı..
AKP iktidarı ile birlikte yeni bir gazetecilik akımı
ortaya çıktı..
Bu yeni akımın öncülerine ‘havuz medyası’ ya da ‘yandaş
basın’ deniyor..
Halkın haber alma hakkını kullandırma yükümlülüğü olan
gazeteler ve gazeteciler, iktidara alkış tutarken, muhalefete çamur atıyor,
iftira ve yalanlarla gündemi saptırıyor, bunun da yetinmeyip, kitleleri tahrik
ediyor..
Son süreçte yaşananlara bir bakın, toplumun nasıl
gerildiğini, kardeşin kardeşe nasıl düşman gözüyle baktığını gözlersiniz..
31 Mart yerel
seçimleri öncesinde ve sonrasında havuz medyasının, yandaş basının ve
utanmaz-arlanmaz köşe yazarlarının tahrikleri sonucunda dün şehit cenazesine
katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na alçak bir saldırı yapıldı..
Bir saldırı değil,resmen
linç girişimi..
Önceden planladığını beşikteki bebek bile anlar..
Ağızlarında salyalar akarak saldıranların ellerine bakın,
yaptıkları işaretleri bakın, kimin, kimlerin hangi amaçla kışkırttığını
çözersiniz..
Özellikle bu alçak saldırıda bulunanların attıkları
sloganlara dikkat edin, kimlerin, hangi merkezden tezgahlandığı kolayca
anlaşılır..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na alçak saldırı Ankara’nın
Çubuk ilçesinde yapıldı.
Yani misafir saldırıya uğradı..
Oysa Türk misafirperverliğine herkes hayran olur..
Kitaplarda şunları yazıyor :
“Türk kültüründe
misafirlere verilen önem oldukça dikkat çekicidir. Misafirperverlikleriyle
tanınan Türkler, evlerine gelen kişileri
rahat ve memnun etmek için ellerinde geleni yaparlar. Bunun için özel bir gün,
bayram, kutlama vb. olmasına gerek yoktur. Bir Türkün evini ziyaret eden
misafir o evin en önemli kişisidir denebilir”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Çubuk’un
misafiriydi..
Ancak ev sahibi misafire saygısızlık etti, önce sloganlar
attı, sonra da yumruklu saldırıda bulundu…
Kılıçdaroğlu’nun şehit cenazesine geleceği önceden
belliydi..
Bu nedenle bir pis plan yapılmış..
Sıradan bir saldırı olarak görmek büyük hata olur..
Öyle düşünülüp, geçiştirilirse ileride daha vahim olaylar
yaşanır..
Bu bir ya da
birkaç kendini bilmezin değil, profesyonel bir grubun planladığı resmen bir
linç girişimi..
CHP Genel Başkanı daha önce de yumruklu bir saldırı
olmuş, saldırgan ve azmettiricileri yargıya teslim edilmek yerine sırtları
sıvananınca bu silahlı bir saldırı girişimi yapılmıştı..
Gözü dönmüş
saldırganların elinden güçlükle kurtarılan Kılıçdaroğlu’nun olayların
yatışmasını beklemesi için götürüldüğü evin taşlanması nasıl hain bir tezgah
kurulduğunun da açık bir delili olarak karşımıza çıkıyor.
Seçimle gelenin seçimle gitmesi gerektiğini söyleyenlerin
31 Mart’ta seçimi kaybedince ‘ gitmem de
gitmem’diye diretmesi, yancıları
ve yandaşlarını yasa dışı eylem ve söylemlere yönlendirmesi gelecek günler için
kaygı verici gelişmeler..
Kızgın demiri
soğutmaya çalışanların konuşulduğu bir süreçte ocağa odun atıp, demiri daha da
kızdırmaya çabalayanlar, birlik ve beraberliğe en çok gereksinim duyulan bir
dönemde halkı bölüp, parçalamak, Cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin ekmeğine yağ
sürüyorlar..
Kolay unutan bir yapımız var..
Ben anımsatmakta yarar görüyorum..
AKP ve basındaki
yardakçıları, 31 Mart yerel seçimlerini kaybetmenin hırsı ile CHP’yi, İYİ
Parti’yi, SP’yi bölücü örgüt PKK ‘yla işbirliği yapmakla suçluyor..
Seçimin yenilgisini böyle unutturmaya çalışıyorlar.
Antalya’da da aynı malum senaryo hayata geçirilmek
istendi..
Seçim öncesi
Antalya’da AKP Büyükşehir’i kaybetmesin diye iktidar medyasında montaj
fotoğraflarla CHP-HDP buluşması yaratılıyor, ardından da ağızlarındaki
kirli baklayı çıkarıyorlar :
“CHP listesinde
HDP’li belediye meclis üyeleri var, seçimden sonra Antalya’yı PKK yönetecek,
Belediyeler PKK’ya teslim edilecek”
(Ebru Türel’in ses
kaydını da unutmayalım)
Bu saldırının tahrikçileri arasında gazeteci denilen o
insan müsveddeleri ile elbette AKP sözcüleri var..
Hakkari’de han bir saldırı yapılıyor, 4 Mehmetçik şehit
oluyor bir paçavra, “ Mutlu musun Ekrem”
diye manşet atıyor..
Sözün bittiği yerdeyiz.
Herkes aklını başına almalı..
Bu ülke kolay
kurtarılmadı, Cumhuriyet kolay kazanılmadı, bir zümrenin, bir mutlu azınlığın
hakimiyet, daha çok kazanma hırsına bu kazanımları tehlikeye atamayız, bu
kentin ve ülkenin sahipleri olarak da buna izin veremeyiz.
Bu böyle biline..