Yok, başlığa bakıp da birine laf sokuşturacağımı sanmayın.
Salgın günlerinde bir belgesel kanalında izlediğim ve izlemekten çok zevk
aldığım bir -belgeselin adı – bu başlık.
Hani insan nerede, nasıl
hatalar yaparsa komik durumlara düşüyor falan…
Elbette komik duruma düşmek kötü bir şey değil. İnsanları
güldürmekten güzel ne var ki? Hele günümüzün angut dolu dünyasında. Bu
belgeseli ne zaman izlesem, şehrimizle ve ülkemizle paralellik kurmaya
çalışıyorum bir zamandır. Hadi ülkemiz böyyük yazarlarımız işi..
Biz şehrimize bakalım:
Ama önce şu belgesel hakkında bir iki laf daha edeyim ki
maksat anlaşılsın. Şimdi bu belgesel dizisinde çeşitli görüntüler eşliğinde
bazı hırslı ve iddialı tiplerin canının nasıl yandığını görüyoruz.
Mesela; adam bisikletin üstünde amuda kalkıyor ve küt yere
düşüyor, su kayağı üstünde olmadık manasızlıklar yapıyor suyun dibini boyluyor,
en tuhaf olanı ise tekerlekli patenin üstünde kay-kay numaraları çekerken, yani
bir sağa, bir sola imamın sümüğü gibi yere yapışıp kalıyor.
Uzun bir süreden beri izlerim Antalya yerel basının
hallerini ve onlara eşlik eden zevatı muhteremi..
Birkaç kere yazmıştım kimse üstüne alınmadı Macaristan’daki
Györ kentindeki bir yerel gazetenin hikayesini; hadi sevabına bir kez daha özetleyeyim.
Bir ziyaretimde oradaki gazeteciler derneği-cemiyeti başkanı ile tanışmıştım.
Adam sıkı bir
komünist, biz buralarda alışmışız ya,, dernek başkanı falan isen illa ki
gazetenin ya patronu ya baş yazarı -yayın yönetmeni falan olacaksın. Adam,
Tanrı rahmet etsin, editör servisinde çalışan sıradan bir basın emekçisi. Öyle
ya gazete patronun ne derdi olabilir ki.. dert çalışanda.. patron purosunu
yakar keyfine bakar. Kısa keselim, 150 bin nüfuslu yerde gazete, arkadaşlar, 70
bin satıyor….
Yazıyla; YETMİŞ BİN.
Ben de merak etmiştim
‘usta bu ne iş diye?’
‘Gazetecilik yapıyoruz’ demişlerdi. Sırf -gazetecilik-
Nitekim bölgeye yatırım yapan Alman araba fabrikası hem de 4
bin kişiye istihdam sağlayan..
Gelmişler bunlara
demişler ki;
‘Hani biz buralara kadar geldik, bak, o kadar yatırım falan
yaptık, hani sizinle de bir yol bulup anlaşsak nasıl olur.’
Nedir bu işin karşılığı diyorlar kısaca,
Reklam mı istersiniz?
Ucuzundan -fahri- basın danışmanlığı mı?
Bunlar, yani bizimkiler, ünlü şaraplarından birer kadeh
ikram edip doğruca kapıyı göstermişler.
‘Biz zaten 70 bin satıyoruz, siz gidin bizim operaya sponsor
olun!’ diye
Şehrimizin önemli bir idarecisi hasta oldu, sıkıntılı ve
eziyetli bir rahatsızlık. UMARIZ KISA ZAMANDA SAĞLIĞINA KAVUŞUR.
Amma velakin hem tıp dünyası hem de kamuoyu yaratmakta rol
alan basın camiası işin doğrusu sınıfta kaldı.
Yukarda örneğini verdiğim gibi kaykay yaparken öylesine
savrulmalar gördük ki hani insan hadi imamı geçtik de yılan olsan belin
kırılırdı dese az kalır.
Oğlum KONYAALTI
BELEDİYESİ NASILSINIZ?
AKLINIZ SIRA
BIRKACAĞIM MI SANDINIZ?
MASANIN ALTINA BANINIZ!!