İktidardakiler bir hamasettir gidiyor

    Muhalefet, parça parça

    Eğitim, herkesin bir eğitimi var. Kendi aklı ermese de, birinin değirmenine su taşıdığının farkında değiller.

    Kim ağzını açsa, "Vatan, Millet, Sakarya"!..

    Anasının, Babasının soyunu sopunu görmezlikten gelenler ile dolu sokaklar. Üç kuruşluk urba giyen hanımefendi, beş kuruşluk elbise giyen beyefendi.

    Yolda "Nenen çarık giyerdi, bunları unuttun mu?" diye bir şarkı çalsa, herkes dışından güler ama içinden de çarıklı ninesini anımsar.

    Hani en tepedekilerin, dün "o yoktu", "bu yoktu" demleri gibi.

    Yalan değildir, birileri için, "o" da yoktu, "bu" da yoktu.

     Ama dünyanın her yerinde olduğu gibi, olanda her şey var, olmayan da da yoktu. İnsanlar kendi geçmişlerini saklamak için herkesi işin içine çekmeye çalışırlar.

    Bunda da bir sorun yoktur.

     Kişisel olarak ister övünür, ister dövünür isterse de utanır kendi geçmişinden. Kendi bilecekleri iştir.

     İş koskoca bir millete gelince, orada durmak gerekir.

     Adamların, kadınların birleri kalkıyor, efendim neymiş, "bir gün bu ülkede herkes, arapça konuşacakmış". Hadi canım sen de. Ama yinede sormak gerek.

     Peki, neden?

     Yanıt yok.

      O kadar şehit veren bir millet ve toplumdan, hele hele bunu bir de "milliyetçilik" kisvesi altında satanlardan, şu söze ses çıkaran yok. Bırakın haddini bildirmeyi, neredeyse ellerinden sonra ayaklarının altı öpülecekti.

    "Keşke Yunan/ Yonan, galip gelseydi" diyen birinin.

     Benim soyumdan, sopumdan kaygım yok. Toroslarda yörük çadırımız olmadı ama hep bir dikili ağacımız ve damamız olmuş. Bundan gurur duyup, oynamak gerekir ama bizde başkalarında olmayan şeyler için, arlı ve namuslu olmak gerek derler, terbiyemiz gereği. Hani, olan da olur ama olmayanlara ayıp olmasın diye.

    Bütün bunları neden yazdım.

    BUGÜN 30 AĞUSTOS!..

    Türkiye Cumhuriyeti tarihinin zirvesi, nirvanası.

    19 Mayıs 1919, sadece bir gün değil, kocaman bir tarih ve bilgi birikiminin, MUSTAFA KEMAL ve MUSTAFA KEMALLERE isyan ettiği, isyan ettirdiği gündür.

    Tarih deyince, hemen bir Kızılderili atasözü aklıma gelir.

    "Aslanlar, kendi tarihlerini yazana kadar, tarihlerini avcıların yazdıklarından öğrenecekler".

     Bizim ders kitaplarına bakınca, Türklerin ve Türkiye Cumhuriyetinin tarihi ile ilgili bu duyguya kapılırım.

    Bir Halil İnalcık, İlber Ortaylı gibi tarihi bilimsel olarak okuyup yazanlar vardır, bir de birilerinin adına "Türk Tarihi" yazanlar vardır.

    Bunun nedenlerini sorgulamaya, Atatürk'ün yazdığı, bir dönem okullarda okutulan ama "nedense", zamanla ve bugün hala okutulmayan tarih ve diğer kitaplardan başlamak gerekir.

    Elde o kadar kanıt varken hala Türkler Anadolu'ya 1071' Malazgirt savaşı ile Sultan Alparslan ile geldi diye yazar, avcılar. Aslanlar da, bunu böyle ezberlerler.

     30 Ağustos ile ilgili sadece "büyük zaferin yıldönümü" diye sıradanlaştırılan bir tanım ile geçiştirilmesi gibi.

    Doğrudur, 30 Ağustos çok büyük bir zaferin simgesidir. Ama altında koskocaman bir asker, sivil Tanzimat aydınları ve Mustafa Kemal ile zirveye ulaşan bir yurtseverler mücadelesi vardır.

   Bir isyan zirvesi olarak, ilk başta 16 Mayıs 1919'da işgal altındaki İstanbul'dan, Samsun'a BANDIRMA VAPURU ile giden ve onları adım adım karadan izleyen, yürekleri vatan aşkı ile atan, tutuşanları görmek gerekir. 

    Erzurum, Sivas kongreleri, Amasya Tamimi olarak bilinen, ÖZGÜRLÜK ve İSYAN BELGESİ, Türkiye Cumhuriyeti tarihin yol haritasıdır.

    O günlerden ve yollardan gelmek gerek 30 Ağustos 1922'ye.

    Aklı evvel, TBMM'de en tepelerde görev verilmiş birisi çıkmış bu günler diyor ki, yok efendim "tek bir şehrin kurtuluş günü olmazmış". O zaman doğum ve ölüm günleri nedir?

    Aslında bazıları haklı. Doğrudur, "keşke Yunan galip gelseydi" diyen birleri için kurtuluş olmaz ki. Hezimet gününü olur, o da kutlanmaz ki!..

     9 Eylül, bağımsızlık savaşının zirveye ulaştığı gündür.

     Düğündür, bayramdır, toydur.

     Elbette ki, birileri için de, yasdır, elemdir, kederdir.

     Eeee ne yapalım, şimdilik avcıların yazdıkları tarihin ancak bu kadar dışına çıkabiliyoruz.

    Umarım bir gün, Atatürk'ün Türklerin, bu topraklarda yaşayanları tarihi araştırılsın diye kurduğu kurum ve kurumlar, kendi tarihleri yazarlar ve masal ve hamasetten kurtulur bu ülkede, millet de.

     19 Mayıs 1919'da başlayan,

      26 Ağustos 1922'de şahlanan,

      30 Ağustos 1922'de de zirveye ulaşıp,

      9 Eylül 1922'de Egenin Güzel Şehrinde taçlanan Özgürlük ve bağımsızlık süreci sonucunda kurulan TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN ve yurttaşlarının,

      30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN!..

     Mustafa Kemal ATATÜRK ve İLKERLİ de hep var olsun!..