Tarih 19.12.1997 olarak verilmiş İnternet sayfasında. Gazeteci Tulûhan Tekelioğlu’nun bir röportajı.


Beş kıtada ve 75 ülkede faaliyet gösteren dünyanın önde gelen reklam kuruluşlarından Havas Advertising ile Euro RSCG Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Jacques Seguela. Bizim kuşak kendisini “Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin... O Beni Bir Genelevde Piyanist Sanıyor!” kitabının yazarı olarak tanır ki kendisinin ilk kitabıdır. (1989)


Seguela, kitabın Türkiye’de 120 bin satıldığını ve rakamların da “En çok satan ülkelerden biri” olamaya yettiğini söylüyor ve hatırlatıyor “1991 yılında, ANAP’ın DYP karşısında kaybettiği genel seçimde Mesut Yılmaz'ın kampanyasını yaptım.”


Bu seçimde Yılmaz’ın rakibi Demirel olunca, kendisinin “kültürel kod okuma” tezinin neden tutmadığını anlamak zor değil tabii.


Biz işin orasında değiliz.


Bakın bugünü nasıl yorumlamış adam yurdumuzda henüz internet yokken, akıllı telefon ne, bilgisayar bile “kurumsal lüks” iken. Sadece “alışveriş” öngörüsüne bakın adamın.


“1980'lerin başında Fransa'da reklam çok kabul görmüyordu. Ancak François Mitterand sayesinde kabul gördü ve moda olmaya başladı. Bir sosyalistin genelde sağın kullandığı bir araç olan reklam kampanyasına yönelmesi Fransızları çok şaşırttı. Ve sonunda Fransızlar tarafından reklamın benimsenmesi, sevilmesi politika sayesinde oldu. Bugün her ne kadar Fransızların yüzde doksan ikisi televizyonlarda çok reklam olduğundan şikayetçiyse de yüzde yetmişi reklamları seyrediyor.


Ben reklamda üç döneme de tanık oldum. 1960-70'li yıllar reklamın başlangıç dönemleriydi. Sonra reklamdan iletişime geçtiğimiz dönemi yaşadım. 1980-90'lı yıllar ve şimdi iletişimden bağlantıya geçiliyor. Bu döneme bayılıyorum. Reklamlar siber ekranda yakalayacak insanları. Yarın markalar doğrudan tüketiciyle ekranda buluşacak. Herşey interaktif olacak. Ve tüketim toplumundan bilgi, enformasyon toplumuna geçilecek.


2020-2030'lu yıllarda her iki alışverişten biri evden yapılacak. Küçük ekran dünyanın en büyük mağazası haline gelecek. Hatta bir kişinin hangi saatte eve geleceğini bilip o saatte istenen reklam o kişiye gönderilecek. Siber reklam ne kadar bilgi doluysa o kadar tüketiciyi cezbedecek.”


Kendisi ülkemize yabancı değilmiş zaten. Taaa 1955 yılında, yani 21 yaşındayken Citroen'le Türkiye'ye gelmiş. Ülkemizi çok sevmiş. Bütün Anadolu'yu gezip buradan Pakistan'a gitmiş.


1997 yılındaki tespiti mi? “Bence bir tüketim toplumu olmayı başarmış ülkeniz. Doğuyla batı sentezini gerçekleştirmiş bir ülke.”


Biz buradan bir de meslektaşımız Tulûhan Tekelioğlu’na teşekkür edelim değil mi ama…