Sosyal ve siyasal olayları değerlendirirken, bunu nasıl
yaptığınız varacağınız ya da alacağınız sonuç açısından önemlidir. Herkesin her
şeyi söylediği ama kişiler ve toplumsal gruplar arasında neredeyse hiç bir
ortak noktanın kalmadığı günümüzde, ne ve nasıl söylendiği önem arz etmektedir.
Kimse kusura bakmasın da, artık doğruların söylenmesinin
vakti çoktan geldi de geçiyor bile. Kral Çıplak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
sanki anti-Emperyalist bir Ulusal kurtuluş savaşı vermemiş;
İngilizlerin emrine girmiş Arap şeyh ve krallarının
ihanetine uğramamış gibi; Musul Kerkük örneğinde olduğu gibi, tam sorunların
çözümü noktasında, Kürt ve İslami kimliği ile sonucu İngilizlerin çıkarına
olacak isyanlar çıkartmış bir kişinin hala bu durumları görmezlikten gelinerek,
kutsanmaya, kutsal dinimiz ve saf ve temiz halkımız kandırılmaya devam
etmektedir. 20'inci yüzyılın başlarında
bütün emperyalist güçlere karşı, onurlu bir ulusal kurtuluş savaşı vererek
kurulan Türkiye Cumhuriyeti,
Maalesef ki 21 yy'da İngiliz Devlet Adamı Lord Curzon'un
LOZAN Antlaşması sonrasında İsmet Paşaya dediği:"Lozan'da ilan edilen Türk
Devletini kabul ettikten sonra: ... şimdi bu masada verdiklerimizi yakında
ekonomik zorluklar içerisine düştüğünüzde bir bir geri alacağız "
noktasına gelinmiştir. Ne acı.
Adının bile ne konulması gerektiği konusunda karmaşa
yaşanan seçim döneminde, birçok şey ya gözden kaçmakta ya da görmezlikten
gelinmektedir. Cumhurbaşkanı adaylarından tutunda, milletvekili adaylarına
kadar herkesin tribüne oynamak gibi bir derdi olmuş. Herkes gerçekleri görmek
ve söylemin yerine, iki resim, bir video ile olayı geçiştirmeye çalışıyor. Ve
SEN!.. EVET SEN. SEN DE EY SEVGİLİ HALKIM, bunu yiyorsun ya da yemeğe çoktan
hazırsın. İnsaf ya. Tarihi süreçlere DİYALEKTİK BAKIŞ AÇISI ile bakar isek çok
şeyler görürüz. Devletlerin, milletlerin iyi günlerini de, kötü günlerini de.
Tarihte 16 Devlet kuran bir millet olarak, övünürüz de,
neden 15 Devleti yıktığımızı sorgulamayız. ŞİMDİ BİR SEÇİM ZAMANI. Her şeyi iki
kere daha düşünmek zorundayız. Seçimin birisi CUMHURBAŞKANLIĞI seçimi, diğeri
de Cumhurbaşkanlığı Sistemi içinde Milletvekilliği Seçimi. Parlamenter Sistemin
canına ot tıkandığı bu günler, politikacılar halka gerçekleri söylemiyor,
sadece bir şeye taraf olması isteniyor. Ya ne demek ise, "Cumhur
ittifakı" ya da "Millet ittifakı"ndan yana olacaksınız. Neden?
Hiç, sadece, AKP, MHP,BBP ve de diğer küçük partilerden isen, Cumhur ittifakına
OY VERECEKSİN. Sahiden, Neden? Hiç!.. Parlamenter Sisteme dönülmesini
isteyenler arasında da bir türlü tek seslilik sağlanamıyor. Taban istenileni
vermeye hazır. Liderler, istenilen özveriyi gösteriyorlar, ama bir sorun var,
bir türlü heyecan yaratılamadı. Daha da önemlisi, AKP ve Tayyip Beyin kurduğu
oyunun dışına çıkılamadı. Tayyip bey asıl sorunu gizleyip, konuyu istediği
mecraya çekerek tartıştırtıyor. Asıl konu ne? Cumhurbaşkanlığı Başkanlık
Sistemi adı verilen, dünyada hiç bir ülkede örneği olmayan ve denetlenemeyen
bir sitem ile; Halkın her kademede kendisi ya da seçtiği Milletvekilleri
aracılığı ile denetleyebildiği parlamenter sistemin seçimidir. Cumhurbaşkanı ve
Milletvekilliği seçimi nafile işlerdir. Asıl konuyu görmez isek, yel
değirmenleri ile savaşan Donkişot'a benzeriz. Bu yüzden, 19 Mayıs, DEVLET ve
CUMHURİYETİin kuruluşunun anımsanması açısından önemlidir. CHP, bu sistemi
kuran ve yaşamasında bedeller ödemiş bir partidir. Muharrem İnce ise,
ideolojisi ve kurucu ilkeleri olan bir partinin ve sonunda da bu sisteme gönül
vermiş, inanmış partiler ve kişilerin CB adayıdır. Kendini "cumhur
ittifakı" olarak tanımlayanların görmezlikten gelmeye çalışmalarına, CB
seçim sürecine hem maddi katkı hem de bir propaganda yöntemi olan para bağış
kampanyalarını küçümsemelerinin hiç bir önemi yoktur. Nasıl kurtuluş savaşı
sırasında halk sürece, çarığını, çorabını, ununu, bulgurunu bağışlayarak katkı
koydu ise, bu gün de Muharrem İnce'nin demokrasi yolunda kampanyasına katkı koyacaktır.
CHP ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu konuda ki yaklaşımlar olumlu ve
doğru yaklaşımlardır. Cumhur İttifakının, bu sürece katkı kayması olası parti,
kitle, gurup ve kişilerin ETNİK ve İNANÇ durumlarını öne çıkartarak,
ayrıştırıcı rol oynamalarına izin verilmemelidir. GÜN DEMOKRASİ MÜCADELESİNİN
GÜNÜDÜR. Demokrasi de, çok sesliliğin,
tek ses olabilme yönetimidir. Şimdi, DEMOKRASİYİ SEÇME ZAMANIDIR. Ayrışma
zamanı değil.19 Mayıs, ATATÜRK'Ü ANMA ve Gençlik ve Spor Bayramınız ile
Demokrasi Bayramınız KUTLU OLSUN!..