Geçen hafta bir sosyal platformun düzenlediği, Freud ve
"Bilinç Dışı" konusunda söz söylemeye yetkili Cengiz Güleç Hoca'nın
konferansına katıldım. Konu, örnekler yaşam ve insana dairdi.
--Yaşam, aslında yaşadığımız ana kadar bir bütün.
İstediğimiz bölüm ve kısmını çıkartıp atmamız olası değil. Bir şekilde bizim
ile yaşayıp gidiyor. Görsek de, görmezlikten gelsek, anlasak da, anlamasak da;
bize rağmen bizim ile hep birlikte yaşıyor.
--Tüm olaylar, bazen yaşamımıza izler bırakıyor. Bazı
olaylar ise, yaşamımızı kirletiyor. Anlasak da, anlamasak da. Kabul etsek de,
etmesek de. Görsek de, görmezlikten gelsek de.
--Hoca konuyu anlattı ama bir yerde örnekler ve kabul
edilen, evrensel ve bilimsel olarak doğru kabul edilen varsayımlar pek beni
tatmin etmemişti. Çünkü benim yaşamımda yoktu ve olanları da anlamıyor, bir
anlam veremiyordum. En sonunda bir arkadaşım ve hoca ile konuyu konuşurken
"neden benim yaşamımda bunlar yok" deyince sorunca anladım ki:
--Meğer "sorunlu geçen bir çocukluk döneminin
sonuçları imiş." bu anlatılan ve yaşananlar.
--Bir Oh bee!.. dedim ki anlatamam.
--Yoksa böyle sakat bir şeyin herkesin yaşamında olup,
benim yaşamımda olmaması, benim acımdan sorun olacaktı. Meğer benden başka
olmayanlar da olabiliyormuş!..
--Yaşananları sağlıklı bir bilinç ve kafa ile
algılayacak, sorgulayacak ve değerlendirecek durumda isek ya da durumda
olduğumuzda bunları konuşmanın ve anlamının bir anlamı vardı.
--Yoksa henüz yola çıkmamış, yolun değerlendirme
yapılabilecek kısmını geçmemiş isek, nasıl yol hakkında bir şeyler söylemek
afaki/hayali olacak ise, bazı konularda yaşam ile yapılacak değerlendirmeler de
aynen böyle idi.
--Yaşamı Sosyal, Siyasal, Ekonomik, Politik, Psikolojik
vb acılardan değerlendirmek için, hani "bir fırın ekmek yemek
gerekiyormuş", anladığım kadarı ile geldiğim ve gördüğüm noktadan.
--Konuya kişisel olarak ve bu açıdan bakınca aileme ne
kadar çok teşekkür etsem azdır diye düşündüm.
--Toplumsal olarak bakınca da, anne, baba ve iyi/sağlıklı
ailelere sahip olmanın; kişisel, toplumsal ve sosyal yaşamda ki yerini bir kez
daha iyi anlıyorum..
--Çünkü insan yaşamını, yani yaşamımızı sadece biz
kendimiz tek başımıza oluşturmuyoruz. Buna etki eden, katkı koyan bizim
dışımızda da onlarca, yüzlerce şeyler var.
--O yüzden, yaşamımızda ki "İZLER ve KİRLER"in
tamamımın sebebi kişisel olarak da bizler değiliz. Belki, biri birimizin
yaşamında yeri, izi olan kişiler olarak bu suça, bu kire hep birlikte ortağız.
--Yaşamlarımızda olan her şeyi biz kendimiz
belirleyemediğimiz gibi, olacak olanları de biz kendimiz etkileyemiyoruz. Bazen
sadece sonuçlarına katlanıyoruz.
--İşte iyi aileler, eğitim, sağlıklı bilgi, bilinç ve
oluşacak etik bu açıdan çok önemlidir.
--Çünkü insan, yaşamında ki her şeyi istediğini gibi
yapamıyor. O yüzden de tekil, tek başına iyi olmanın bir değeri ve anlamı yok.
İyi ve sağlıklı çevrelerin oluşması, seçilmesi de gerekmektedir.
--Aslında olay çok basit; herkes kendi çevresinde
doğuyor, büyüyor, eğitim alıp, iş bulup, evlenip, çalışıyor ve ö.....!..
--Bunu Üniversitede Yönetim dersinde Avusturalya'dan
gelen hocam yeni bir "Yönetim Ekolü" diye anlatınca, sınıfta tek ben
karşı çıkmıştım.
--Hocam, bunu etkileyen eğitim, kişilik vb etkenler yok
mu diye sorduğumda; hocam da: İ.U. dediklerin yanlış değil ama bu da böyle,
demişti.
--Yıllar sonra iş yaşamımda, sorumluluğu verilen bir
projenin uygulamasında, hocamın dediklerinin ne kadar da doğru olduğunu bizzat
yaşayarak görmüş, yaşamış ve anlamıştım.
--O yüzden, ne kadar da önemli imiş meğer, sağlıklı
aileler, çevreler, ortamlar, yaşam yerleri ve ülkeler!..
--Lütfen, yaşamlarımızda ne ve kimlerin "İZ ve KİR
LEKELERİ" bırakabileceğinin farkına varalım.
--YOKSA, HAK ETMEDİĞİMİZ KİŞİ, OLAY ve TERCİHLERİN
bedellerini ödemekten SİZİ BİLMEM ama BEN bıktım da!..