‘Yakın
tarihimizin en büyük toplumsal travmalarından birisi’
Antalya
İnşaat Müteahhitleri Derneği Başkanı Deniz Karataş, 17
Ağustos Marmara Depremi’ni bu sözlerle yorumluyor.
Karataş, “Ruhumuzu yıkan deprem’ de diyor..
Haksız da değil, aradan 18 yıl geçti hala
yaralarını tam olarak saramadık..
Depremin insanlar ve toplum üzerinde
travması da tam olarak atlatılmış değil..
Daha da önemli olan depremde
kaybettiklerini yakınlarını 18 yıldır arayanlar var..
Gerçekten dayanılmaz bir acı..
Her şeye rağmen ayakta durmaya çalışan,
tramvayı yenme çabasında olan bu kişilere saygı duymak lazım..
Onlar depremi yaşadı, her şeylerini
kaybetti..
Antalya’ya yerleşenler var, fırsat buldukça
onların acılarını paylaşmaya, moral vermeye çalışıyoruz.
Elbette bu insanlık görevi..
Pekala arada geçen 18 yıla rağmen bu doğa
afetinden gerekli dersi çıkardık mı ?
Deprem kuşağında olan Antalya, olası bir
depreme hazır mı ?
Evet yanıtını vermek elbette mümkün değil..
Çünkü
Antalya, hala bir Deprem Master Planı’nı yapma becerisini gösteremedi.
Bu planı yapmak Büyükşehir Belediyesi’nin görevi..
Ancak başkanlar, planın mutlaka
yapılacağını söyleyerek görevlerini yapmış oluyorlar..
Kimine göre Deprem Master Planı çok pahalı
bir iş..
Kimilerine göre Antalya’nın topoğrafik
yapısı nedeniyle verileri sık sık değiştirmek gerektiği için planı tamamlamak
zor oluyor..
Elbette bunlar sudan bahaneler, günü
kurtarma gerekçeleri..
Bırakın master planı; olası bir depremde
Antalya’nın toplanma alanları bile yok..
Kamu ve özel kurum ve kuruluşlar, ‘dostlar alış verişte görsün’ türünden
toplanma alaları oluşturuyor.
Burada
afişe etmek istemem, kimilerinin toparlanma alanlarını görseniz gülmekten
katılırsınız..
Kel başa şimşir tarak misali
devlet,belediyeler böyle davranırsa diğerleri de kaçamak yolları seçer..
Antalya’nın
ikinci derece deprem bölgesinde olduğunu artık sağır sultan bile biliyor..
Batı yerleşim birimlerinin bir bölümü son
verilere göre birinci derecede deprem kuşağında yer alıyor..
Yani olası bir depremde Antalya’nın işi
zor..
Antalya’da
yapılan araştırmalar kent merkezinde 130 bin bina bulunduğunu ortaya koyuyor.
Bu
binaların 80 bini beton ömürlerini çoktan bitirdi..
Ya
yenilenmeli, ya da yıkılarak yenileri yapılmalı.
Bunun için de plan gerekli..
Planı kimin yapacağı belli de, ne zaman ve
nasıl yapılacağı belirsiz..
Kamu binalarının durumu ise tam bir facia..
Geçmişte
denetimin adam gibi yapılmayışı yüzünden kamu kurum ve kuruluşlarının binaları
birer ölüm habercisi gibi yapıldı..
Müteahhit
malzemeden çaldı, kontrol mühendisi sorumsuzca imzayı bastı, geçici ve
kesin kabulleri müteahhidin siyasi görüşü doğrultusunda yapıldı..
Yani dayısı olan hem ihaleyi aldı,hem de
hırsızlık yapıp, gecekondu türü bina yaptı, ardından da yeni bir keşifle
tamamlama adı altında ikinci kez cüzdanını
doldurdu..
Tüyü
bitmedik yetimin parası siyasi yandaşlara ulufe gibi dağıtıldı..
Antalya’daki bazı binalar yıkılma tehdidi
altında..
Buna rağmen insanlarımız oturmaya devam
ediyor..
Ölüme,
azraile meydan okuyor yurdum insanı..
Öyle binalar varken yanından geçmeye
korkuyorsun, vatandaş, “ kaderde varsa’
düşüncesiyle kılını bir kıpırdatmıyor..
Her
konuda olduğu gibi deprem konusunda da Antalya sahipsiz bir kent..
Afetlerden ders çıkarılmadığı gibi,
inanılmaz bir yapılaşma yarışı var..
Antalya’nın doğal dengesini ‘rant’ uğruna bozduk,
betondan kaleler diktik..
Doğa kendisine yapılan haksızlığı asla
affetmiyor.
Buna rağmen doğaya kafa tutmaya, azraile
meydan okumaya devam ediyoruz..
Var mı bize yan bakan ?